Demir
Küçükaydın
Bundan yüz yıl önce, batılının Türkiye dediği topraklarda, ne kültür ne de soyca “Türklük” denen şeyle zerrece ilgisi bulunmayan çok küçük bir şehirli aydın azınlık dışında, kimse kendini Türk olarak tanımlamıyordu. İnsanlara sen nesin diye sorulduğunda, onlar Müslüman’ım, Kızılbaşım, Çerkezim, Türkmenim, Yörüküm, Kürdüm, Arnavutum diyorlardı ama Türküm demiyorlardı. Olağan kullanımda Türk sözcüğünün politik bir anlamı olmadığı gibi, bir etniyi ya da dil konuşan insanları değil, Türkçe konuşan göçebe ya da köylü ve yoksul Müslümanları kategorize etmeye yarayan kaba ve görgüsüz anlamına gelen; devlete egemen Müslüman kastın kullandığı bir hakaret sıfatıydı. Osmanlı Padişahına “Türk” dense, kendine hakaret edildi diye diyenin kafasını vurdururdu.
Ve bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti denen devletin toprakları üzerinde milyonlarca insan kendisini binlerce yıldır var olmuş bir Türk ulusunun torunları olarak tanımlıyor. Osmanlı’nın bir Türk devleti olmadığı ise, artık o Türklerin kavrayış gücünün ötesinde.
Osmanlı devletini “Türkiye” ve ona egemen olan Müslüman kastı “Türkler” olarak tanımlayanlar Batılılardı. Yani Türk ve Türkiye isimleri bile, bu gün Türkiye denen topraklarda yaşayan insanların kendilerini ve ülkelerini tanımlamak için kullandıkları isimler değil, onlara batılı devletlerin verdiği isimlerdi. Tıpkı “Kongo”, “Rodezya” gibi. Bu gün kendine Türk diyenlerin hor gördüğü Afrikalılar, sömürgelikten kurtulduklarında, ilk yaptıkları iş, Batılı beyaz adamın kendilerine verdiği adları reddetmek oldu ve kendilerini ve ülkelerini kendi verdikleri adlarla adlandırmayı denediler; ülkelerine “Zaire”, “Zimbabwe” dediler. Ama Türkler, ülkelerini ve kendilerini Batılının verdiği isimle anmakta bu güne kadar hiç bir sorun görmediler.
Aşağı yukarı her ulus uydurulmuş bir tarih ve unutulması gereken bir geçmişe sahiptir. Çünkü ulusların tarihi yoktur ve bunun yaratılması gerekir. Bütün uluslar için normal olan bu özellik Türk ulusunda saçmalığın zirvelerine varır ve hasta, şizofrenik bir ruha yol açar. Kimi insanlar vardır, daha doğarken hasta ve sakat olarak doğarlar, kimi uluslar da öyle.
Alman Emperyalizminin Hint yolu ve Rusya’yı güneyden çevirme planlarının ihtiyaçlarına uygun bir uydurmadır Orta Asya Türklüğü. Egemenliğini sürdürecek son çare olarak bu Türklüğe sahiplenen Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastının ne soyca ne de kültürce Anadolu’daki Türkmen ve Yörükler kadar olsun bu dünyayla bağlantısı yoktur. Osmanlı Bizans’ı fetih ettiğinde onun tarafından fetih edilmiştir ve Bizans’ın devamıdır. Bu fatihler sadece daha önce İslamlık zırhıyla kuşandıkları için, Bizans tarafından din ve dil olarak fetih edilemediler. Onun haricinde, müzikten mimariye, mutfaktan vücut diline kadar her şey Bizanslıdır bu devlete egemen kastta. Ve son olarak Türklük, liman şehirlerinde palazlanan ve Rum ve Ermeni burjuvazisiyle rekabet içinde, dayanacağı bir ulus yaratmak ve ona dayanmak ihtiyacındaki Yahudi burjuvazisinin ihtiyaçlarına da cuk oturmuştur. Bu nedenle en ateşli Türk milliyetçilerinin Yahudilerden çıkması bir rastlantı değildir. Bu burjuvazinin Kültürü de, tıpkı Müslüman ve devlete egemen Kast gibi tipik doğu Akdeniz - Bizans kültüründen başka bir şey değildir. Alman Emperyalizmi, Bizanslı Müslüman devlet kastı ve Levant’ın Yahudi burjuvazisinin çakışan ihtiyaçlarına uygun olarak yaratılmış bir ulustur Türkler.
İtalyan siyası birliği gerçekleştiğinde d’Azeglio’nun: “İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız” dediği gibi, Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastı, önce Türkiye’yi yarattı ve sonra, Allah’ın insanı kendi suretinde yaratması gibi, Türk ulusu denen şeyi kendi suretinde yarattı. Türk ulusunun suretinde yaratıldığı; ona karakterini veren nedir?
Bizans Kültürü demek ise, her şeyden önce, Rum ve Ermeni kültürü demektir. Bu gün bile dünyanın her hangi bir yerinde bir Rum ve Ermeni ile karşılaşan şunu görür: din ve dil haricinde (Hatta dil bile ortaktır, çoğu Türkçe bilir ve konuşur.) Türkleri Rum ve Ermenilerden ayırmak olanaksızdır. Yani önce Türkiye’yi sonra da kendi suretinde Türk ulusunu yaratan Müslüman devlet kastı tıpkı Rum ve Ermeni gibi bir Bizanslıdır. Ve dolayısıyla bu kastın kendi örneğinde yarattığı Türk de.
Ama bu Ulus var oluşunu Rum ve Ermenileri yok etmeye borçlu olduğundan, gerçek kimliğini unutmak ve hafıza kaybına uğramak zorundadır. Bu da ona hasta ve şizofrenik bir karakter verir.
Türklük denen şey, yüzde doksanıyla hafıza kaybına uğramış yaşayan Rumluk ve Ermenilikten başka bir şey değildir. Ya da hafıza kaybına uğramış yaşayan Bizanslılıktır. Ama o, varlığını bu gerçeği inkar ve unutma üzerine temellendirmiştir. Diğer bir deyişle Türk, aslını inkar eden bir haramzadedir. İnanmayan Türk ve Müslüman burjuvazinin servetlerinin kaynağını araştırsın. Hepsinin kaynağında Rum ve Ermenilerin imhası, sürgünü ile edinilmiş bir ilkel sermaye birikimi vardır.
Türklerin bir ulus olarak bu şizofrenik ruh hastası durumundan kurtulabilmeleri, kendi geçmişlerini inkardan ve unutmadan kurtulmaları için ulus olarak bir tür toplumsal terapi görmeleri gerekiyor. Ama günahları ile öylesine bütünleşmiş ve onların öylesine esiri olmuş bulunuyorlar ki, kendi güçleriyle bu çürüme çemberinden çıkmaları olanaksız. Bu yönde küçük kimi kültürel hareketler dışında hiç bir toplumsal ve siyasi hareket yok. O küçük kültürel hareketler de varlığını her şeyden önce yükselen Kürt hareketine borçlu.
Kürt hareketi Demokratikleşme ve Orta Doğu projelerinde bir başarıya ulaşabilirse, bu Türklerin hafıza kaybından kurtulup kendi gerçek kimlikleriyle barışmasının yolunu açabilir. Dünyadaki ve bölgedeki iktisadi gelişmeler ve zorunluluklar bu değişimi zorluyor ama o kendi egemenliğini sürdürebilmek için Türklüğü yaratan ve hala gücünü koruyan Osmanlı-Bizans’ın devlet kastı bu değişikliğin en büyük engeli olmaya; kendi hastalığını tüm topluma zorla bulaştırmaya devam ediyor. Türkler’in olağan bir sağlıklı gelişim için “baba katili” olmaları gerekiyor. “Baba”yı öldürmeden bağımsız bir kişilik gelişemez.
26 Eylül 2000 Salı
Demir Küçükaydın
Yelda Cubukcu Ilic: Makaleyi begendim, suphelerimi gidermis, zaten Gokturk kitabelerinde Turk kelimesi farkli farkli sekillerde okunur, Toruk, Turuk v.s.. Ezber bozan bilimsel bir makale olmus, kutlarim. Yeniden guncellenmeli ve medyaya sunulmali, acil.....
Ekrem Akbaş: yelda çok tahrikçi gördüm seni...
bunları yazarken ağzındaki köpükleri silmişmiydin bari...
hayır okuduğum anda yüreciğimden vurdun da beni...
adamlar yukarda bir destan yazdı sen hala aynı telden terennüm ediyorsun...
bu kadar sığ.. mısın?
bahsettiğin medya yandaş mı ?
peki böyle düşünmeyenler sizce bu ülkeye yoldaş mı?...
terelleliye vurduk kendimizi...
yemişim makale makale türküsü tutturan hepinizi...
yok böyle safsata bilimsellikten uzak,
"demir" in entellektüellikten bi haber makalesi hepimiz için bir tuzak...
ezberleyemedim gitti türk tarihini,
ben ezberleyemeden bozduğunu söylüyor kızlığını itin biri...
gerçekten ezber bozan bir makale olmuş
ama sizin ezberlerinizde ne kadar çabuk bozuluyormuş...
yukardaki kafiyeler şiir tadında tartışma olsun diyeydi
lakin hiç bir tartışma türklüğün diğer halklardan daha alçak yada daha üstün olduğunu hissettirmedi...
Not:en son ezberimi işletme fakültesinde sinerji kavramıyla bozmaya çalışmışlardı 2X2=5 eder bunada sinerji derler demişti hocam hepsi tamamda 2x2= 4 etmiyorsa bu binalar hangi formülle ayakta duruyorlar diye düşünmüştüm üstelik 2X2 nin 5 ettiği kavramı 2x2=4 formülüne gönderme yapılmadan anlatılamıyordu yani önce 2 x2= 4 formülüne ihtiyaç vardı...peki bu vatandaşın makalesini yazdığı zamandan önceki zamanlarda türklük adına yaşanan zulümleri, tarihi vakaları ,destanları ,coğrafi isimleri ,koskoca ve herşeye rağmen yaşayan bir dili ne yapacağız ,sıkıştırılmış "winrar"halde e- postayamı vereceğiz ilerki yıllarda haksızlık yapıldğı anlaşılırda insanlar üzülür yeniden makaleler düzülür diye ve aynı matematiksel örnekteki gibi yokluğu ispatlanmaya çalışılan şeyin aslında var olması gerektiği diyalektiğini düşünmeyecekmiyiz...
haberiniz olsun birgün son mohikan ,son osmanlı ,son samuray gibi "son türk" filmi çekilirse ve sizce olmayan bir halktan kimseyi bulamazsanız rol için ben burdayım...
ayrıca yeni makale konusuna öneri getirmek istiyorum üçgenin içaçıları neden bize 180 diye yutturuluyor...bu konuda yeliz ve demir kafakafaya verirlerse "oryantalizm bilmi" yardımıyla entellektül bir yazı kaleme alabilirler...
sevgilerimle...hepinize aşk olsun! gerçeğin demine hü
Cahit Kızıl: :))
Yelda Cubukcu Ilic: ben Turkoloji mezunuyum Ekrem, hicbir seyi kafadan atmadim, Ziya Gokalpi de okudum ders olarak, sana sosyoloji okumani ve felsefe okumani, yeniden yapilanma kurslarina v.s. katilmani tavsiye ederim... sokak catismasi degil bilim tavsiye ederim:)
fikirlerini paylastigin icin tesekkur ederim...
Cahit Kızıl: ne ezberlenecek bi terane, ne bozulacak ezber.. kitaplar kahrolsun, ağaçlara özgürlük ah ne güzel ne güzel deyu babil kulesinden haykırasım var da.. yol çok ırak..
Ekrem Akbaş: yelda ,senin yazdıkların sana cevaben yazılsaydı nasıl bir cevap yazardın eğer buna bir cevap verebiliyorsan sende objektiflikten bahsedebilirsin,kafan mı karıştı özür dilerim.ben sıradan birisin sanmıştım bir özürde bunun için borçlandım sen türkoloji mezunuymuşsun o zaman kabul ediyorum ben türk değilim türk diye bişeyde yoktur tırt vardır onunda konumuzla ilgisi yoktur...haklısın felsefe kitapları okumak faydalı bi iştir peki felsefi yaşam hakkında bilgin varmı? bilgi yarıştıran cahile çevirdin şuracıkta hepimizi...açıklamalarının ve iddialarının kabulü için isminin önüne titr eklemene gerek yoktur sadece genel kabul gören kanıtlar sunman yeterlidir yoksa ben senin annenim benim dediğim doğrudur tartışmasına döner ki mazallah bunun sonu dikta ya kadar gidiyo biliyosun hatta dikta diyince bak aklıma geldi tonton evren paşanında sevgili kürt halkı için bir tezi vardı kart kurt meselesi...ama tezelden yokoluverdi hatta o paşam eyalet sisteminden bile bahseder oldu. bu kadar yazışmadan olumlu çıkardığım tek şey bu ülkede tartışabilen, birbirinin yazdıklarını sıkılmadan merakla okuyabilen insanlar olduğu ve doğru yada yanlış fikir bazında tartışmaların hepimizin işine yarayacağıdır...altta kalmam asıl ben sana teşekkür ederim.saygılarımla
YABANCI: her şeyden önce, ulus nedir,var mıdır yok mudur, nerden icap eder gibi soruları konuşmak gerekir.
bence türk varsa ulus yoktur,ulus varsa türk yoktur.
bu gün bütün dünyanın batılılaştırıldığı bir süreci yaşıyoruz.
ister ulusalcılık,ister evrenselcilik olsun;ister sosyalizm,ister kapitalizm olsun batılılaştırılma sürecinin argümanlarıdır.bu gün chp ve akp ya da mhp ve ya pkk gibi birbiriyle kavgalı gibi görünen gürühlar batılılaştırılma sürecinin çok basit argümanlarıdır.
nasıl ilmiyye sınıfı türkü islama peşkeş çektiyse bu günün intelijansiyası da (sağıyla soluyla ilerici ve gericisiyle,çevrecisi,yeşiliyle vb), bütün bir hayatımızı endüstriyalist batı uygarlığına peşkeş çekmektedir.
aralarındaki kavga versiyonların,fraksiyonların kavgasıdır.
biz bu işi daha iyi yaparızın kavgasıdır.bölüşüm nasıl olacak dertleri budur,üretimi sorgulamaz hiç biri.
politika peşkeş çekme sanatıdır.uğradığın tecavüzden zevk almaya bakma sanatıdır.ulus politik bir kavramdır.
anti-politik olmadan ne türk olabilirsin,ne insan,ne de diyelimki malatyalı.politika bütün bunların istismarı üzerine kuruludur.
ulus batı uygarlığının prangalarından biridir.
Yelda Cubukcu Ilic: bana esmeyi anlat/esip gecmeyi anlat/
Artemis Oda Kim: Hayatımda bu kadar kafa karıştıran yazı ve yorum okumamıştım. Yazı ve yorumlar "Türk" kelimesinin etrafında dolanıp duruyor. Sanki bu kelimeyi Avrupalılar üretmiş. Osmanlı için kullanmış. Türkçe'de Ermeni ve Rumcadan çıkmış.
Karaman oğlu Memet bey: "Bundan sonra devlette, dergahta Türkçe konuşulup yazılacak" dememiş.
Kaşkarlı Mahmut yazdıgı sözlüğe "Divani Lugati Türk" adını koymamış,
Orta asyada kurulan devlete "Gök Türk" devleti denmemiş"
Anadoluda bin yıldır kulanılan müziğe "Türkü" denmemiş.
Bunları da diğer icatlar gibi Avrupalılar icatetmış.
Bütün orta asya Türk devletlerini dolaştım. Oğuzca dil gurubundan olan, Gagavuzca, Türkçe, Azerice, Özbekçe ufak farklılıklarla anlaşılan aynı dillerdir. Bunları konuşan topluluklar da çekik gözlü değil. Orta Asya'ya, Özbekistan'a gidin, insanlarla nasıl anlaşacağınızı görürsünüz. Buradaki şehirlrerin adlarıda Tükçedir. Taşkent, Semerkant (semeri herkes bilır), Buhara (Buharı bimeyen yoktur), Kazakistan'ın Türkmenbaşı şehrine gidin gene aynı dil konuşulmaktadır. Burada Timurun yaptırdığı medrese şeklinde Şair Ahmet Yesevi'nin türbesi vardır. Şiirleri de hiçte anlaşılmaz değildir. Kazakistan'ın eski baş şehri Almaata'ya geçerseniz buradaki dili zor anlarsınız, çunkü Türkçenin Kipçak lehçesi ile konüşmaktadırlar. İnsanlar da Mongol tipli çekik gözlüdür. Almaata'nın adıda Türkçedir. Elma atmak kelimesinden türemiştir. Burası elmanın anayurdudur. Burada elmaya alma denir. Yani Türk ve Türkçe Anadoluya gökten düşmedi.
Osmanlıya Avrupalının Türk demesi yalan birşey değildir. Kuzey Afrika Osmanlı yurdu olduğundan burada yaşayan bir cins tavuğa, hindiye benzediği için Türk tavuğu anlamında İngilizlerin Amerika'dan getirdikleri hindiye "Turkey" demişlerdir.Bütün Osmanlı topraklarina Türkiye, bu topraklarda yaşayan insanlara da Türk derledi. Çocukları da Türkler geliyor diye korkuturlardı...
Anadoluda yüzyılardır çoğunlukta yaşayan halk Türk olduğu için egemen ulus Türk, ve egemen dil Türkçe olmuştur. Bunun aksi ispatlanamaz, yoksa bu topraklarda bu dil günümüze ulaşmazdı.
Yelda Cubukcu Ilic: yalan soyluyorsunuz, ozbekce anlamak icin iyi bir farscaniz olmalidir. Azerice bati Turkcesidir oguzcadir, Turkiye Turkcesi gibi, digerleri ise farklidir. Turkiye Turkcesi siyasi bir deyimdir, kavim degil devlettir. Gokturk devleti degil, alfabesi vardir, siz kendinizi nasil ifade edersiniz hengi dilde? Insansaniz insanliginiz onde gelir, baskalarini ezerek one cikmazsiniz.
Artemis Oda Kim: Oturduğunuz yerde bu kavramları öğrediyseniz eğer, yukarıdaki tartışmada olduğu gibi sonunda türkü yada şarkı söylemeye başlarsınız bıraz sonra sayın Yelda Ilic...! Hoca Ahmet Yesevi Medrese ve Türbesi
Küçükaydın
Bundan yüz yıl önce, batılının Türkiye dediği topraklarda, ne kültür ne de soyca “Türklük” denen şeyle zerrece ilgisi bulunmayan çok küçük bir şehirli aydın azınlık dışında, kimse kendini Türk olarak tanımlamıyordu. İnsanlara sen nesin diye sorulduğunda, onlar Müslüman’ım, Kızılbaşım, Çerkezim, Türkmenim, Yörüküm, Kürdüm, Arnavutum diyorlardı ama Türküm demiyorlardı. Olağan kullanımda Türk sözcüğünün politik bir anlamı olmadığı gibi, bir etniyi ya da dil konuşan insanları değil, Türkçe konuşan göçebe ya da köylü ve yoksul Müslümanları kategorize etmeye yarayan kaba ve görgüsüz anlamına gelen; devlete egemen Müslüman kastın kullandığı bir hakaret sıfatıydı. Osmanlı Padişahına “Türk” dense, kendine hakaret edildi diye diyenin kafasını vurdururdu.
Ve bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti denen devletin toprakları üzerinde milyonlarca insan kendisini binlerce yıldır var olmuş bir Türk ulusunun torunları olarak tanımlıyor. Osmanlı’nın bir Türk devleti olmadığı ise, artık o Türklerin kavrayış gücünün ötesinde.
Osmanlı devletini “Türkiye” ve ona egemen olan Müslüman kastı “Türkler” olarak tanımlayanlar Batılılardı. Yani Türk ve Türkiye isimleri bile, bu gün Türkiye denen topraklarda yaşayan insanların kendilerini ve ülkelerini tanımlamak için kullandıkları isimler değil, onlara batılı devletlerin verdiği isimlerdi. Tıpkı “Kongo”, “Rodezya” gibi. Bu gün kendine Türk diyenlerin hor gördüğü Afrikalılar, sömürgelikten kurtulduklarında, ilk yaptıkları iş, Batılı beyaz adamın kendilerine verdiği adları reddetmek oldu ve kendilerini ve ülkelerini kendi verdikleri adlarla adlandırmayı denediler; ülkelerine “Zaire”, “Zimbabwe” dediler. Ama Türkler, ülkelerini ve kendilerini Batılının verdiği isimle anmakta bu güne kadar hiç bir sorun görmediler.
Aşağı yukarı her ulus uydurulmuş bir tarih ve unutulması gereken bir geçmişe sahiptir. Çünkü ulusların tarihi yoktur ve bunun yaratılması gerekir. Bütün uluslar için normal olan bu özellik Türk ulusunda saçmalığın zirvelerine varır ve hasta, şizofrenik bir ruha yol açar. Kimi insanlar vardır, daha doğarken hasta ve sakat olarak doğarlar, kimi uluslar da öyle.
Alman Emperyalizminin Hint yolu ve Rusya’yı güneyden çevirme planlarının ihtiyaçlarına uygun bir uydurmadır Orta Asya Türklüğü. Egemenliğini sürdürecek son çare olarak bu Türklüğe sahiplenen Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastının ne soyca ne de kültürce Anadolu’daki Türkmen ve Yörükler kadar olsun bu dünyayla bağlantısı yoktur. Osmanlı Bizans’ı fetih ettiğinde onun tarafından fetih edilmiştir ve Bizans’ın devamıdır. Bu fatihler sadece daha önce İslamlık zırhıyla kuşandıkları için, Bizans tarafından din ve dil olarak fetih edilemediler. Onun haricinde, müzikten mimariye, mutfaktan vücut diline kadar her şey Bizanslıdır bu devlete egemen kastta. Ve son olarak Türklük, liman şehirlerinde palazlanan ve Rum ve Ermeni burjuvazisiyle rekabet içinde, dayanacağı bir ulus yaratmak ve ona dayanmak ihtiyacındaki Yahudi burjuvazisinin ihtiyaçlarına da cuk oturmuştur. Bu nedenle en ateşli Türk milliyetçilerinin Yahudilerden çıkması bir rastlantı değildir. Bu burjuvazinin Kültürü de, tıpkı Müslüman ve devlete egemen Kast gibi tipik doğu Akdeniz - Bizans kültüründen başka bir şey değildir. Alman Emperyalizmi, Bizanslı Müslüman devlet kastı ve Levant’ın Yahudi burjuvazisinin çakışan ihtiyaçlarına uygun olarak yaratılmış bir ulustur Türkler.
İtalyan siyası birliği gerçekleştiğinde d’Azeglio’nun: “İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız” dediği gibi, Osmanlıya egemen Müslüman devlet kastı, önce Türkiye’yi yarattı ve sonra, Allah’ın insanı kendi suretinde yaratması gibi, Türk ulusu denen şeyi kendi suretinde yarattı. Türk ulusunun suretinde yaratıldığı; ona karakterini veren nedir?
Bizans Kültürü demek ise, her şeyden önce, Rum ve Ermeni kültürü demektir. Bu gün bile dünyanın her hangi bir yerinde bir Rum ve Ermeni ile karşılaşan şunu görür: din ve dil haricinde (Hatta dil bile ortaktır, çoğu Türkçe bilir ve konuşur.) Türkleri Rum ve Ermenilerden ayırmak olanaksızdır. Yani önce Türkiye’yi sonra da kendi suretinde Türk ulusunu yaratan Müslüman devlet kastı tıpkı Rum ve Ermeni gibi bir Bizanslıdır. Ve dolayısıyla bu kastın kendi örneğinde yarattığı Türk de.
Ama bu Ulus var oluşunu Rum ve Ermenileri yok etmeye borçlu olduğundan, gerçek kimliğini unutmak ve hafıza kaybına uğramak zorundadır. Bu da ona hasta ve şizofrenik bir karakter verir.
Türklük denen şey, yüzde doksanıyla hafıza kaybına uğramış yaşayan Rumluk ve Ermenilikten başka bir şey değildir. Ya da hafıza kaybına uğramış yaşayan Bizanslılıktır. Ama o, varlığını bu gerçeği inkar ve unutma üzerine temellendirmiştir. Diğer bir deyişle Türk, aslını inkar eden bir haramzadedir. İnanmayan Türk ve Müslüman burjuvazinin servetlerinin kaynağını araştırsın. Hepsinin kaynağında Rum ve Ermenilerin imhası, sürgünü ile edinilmiş bir ilkel sermaye birikimi vardır.
Türklerin bir ulus olarak bu şizofrenik ruh hastası durumundan kurtulabilmeleri, kendi geçmişlerini inkardan ve unutmadan kurtulmaları için ulus olarak bir tür toplumsal terapi görmeleri gerekiyor. Ama günahları ile öylesine bütünleşmiş ve onların öylesine esiri olmuş bulunuyorlar ki, kendi güçleriyle bu çürüme çemberinden çıkmaları olanaksız. Bu yönde küçük kimi kültürel hareketler dışında hiç bir toplumsal ve siyasi hareket yok. O küçük kültürel hareketler de varlığını her şeyden önce yükselen Kürt hareketine borçlu.
Kürt hareketi Demokratikleşme ve Orta Doğu projelerinde bir başarıya ulaşabilirse, bu Türklerin hafıza kaybından kurtulup kendi gerçek kimlikleriyle barışmasının yolunu açabilir. Dünyadaki ve bölgedeki iktisadi gelişmeler ve zorunluluklar bu değişimi zorluyor ama o kendi egemenliğini sürdürebilmek için Türklüğü yaratan ve hala gücünü koruyan Osmanlı-Bizans’ın devlet kastı bu değişikliğin en büyük engeli olmaya; kendi hastalığını tüm topluma zorla bulaştırmaya devam ediyor. Türkler’in olağan bir sağlıklı gelişim için “baba katili” olmaları gerekiyor. “Baba”yı öldürmeden bağımsız bir kişilik gelişemez.
26 Eylül 2000 Salı
Demir Küçükaydın
Yelda Cubukcu Ilic: Makaleyi begendim, suphelerimi gidermis, zaten Gokturk kitabelerinde Turk kelimesi farkli farkli sekillerde okunur, Toruk, Turuk v.s.. Ezber bozan bilimsel bir makale olmus, kutlarim. Yeniden guncellenmeli ve medyaya sunulmali, acil.....
Ekrem Akbaş: yelda çok tahrikçi gördüm seni...
bunları yazarken ağzındaki köpükleri silmişmiydin bari...
hayır okuduğum anda yüreciğimden vurdun da beni...
adamlar yukarda bir destan yazdı sen hala aynı telden terennüm ediyorsun...
bu kadar sığ.. mısın?
bahsettiğin medya yandaş mı ?
peki böyle düşünmeyenler sizce bu ülkeye yoldaş mı?...
terelleliye vurduk kendimizi...
yemişim makale makale türküsü tutturan hepinizi...
yok böyle safsata bilimsellikten uzak,
"demir" in entellektüellikten bi haber makalesi hepimiz için bir tuzak...
ezberleyemedim gitti türk tarihini,
ben ezberleyemeden bozduğunu söylüyor kızlığını itin biri...
gerçekten ezber bozan bir makale olmuş
ama sizin ezberlerinizde ne kadar çabuk bozuluyormuş...
yukardaki kafiyeler şiir tadında tartışma olsun diyeydi
lakin hiç bir tartışma türklüğün diğer halklardan daha alçak yada daha üstün olduğunu hissettirmedi...
Not:en son ezberimi işletme fakültesinde sinerji kavramıyla bozmaya çalışmışlardı 2X2=5 eder bunada sinerji derler demişti hocam hepsi tamamda 2x2= 4 etmiyorsa bu binalar hangi formülle ayakta duruyorlar diye düşünmüştüm üstelik 2X2 nin 5 ettiği kavramı 2x2=4 formülüne gönderme yapılmadan anlatılamıyordu yani önce 2 x2= 4 formülüne ihtiyaç vardı...peki bu vatandaşın makalesini yazdığı zamandan önceki zamanlarda türklük adına yaşanan zulümleri, tarihi vakaları ,destanları ,coğrafi isimleri ,koskoca ve herşeye rağmen yaşayan bir dili ne yapacağız ,sıkıştırılmış "winrar"halde e- postayamı vereceğiz ilerki yıllarda haksızlık yapıldğı anlaşılırda insanlar üzülür yeniden makaleler düzülür diye ve aynı matematiksel örnekteki gibi yokluğu ispatlanmaya çalışılan şeyin aslında var olması gerektiği diyalektiğini düşünmeyecekmiyiz...
haberiniz olsun birgün son mohikan ,son osmanlı ,son samuray gibi "son türk" filmi çekilirse ve sizce olmayan bir halktan kimseyi bulamazsanız rol için ben burdayım...
ayrıca yeni makale konusuna öneri getirmek istiyorum üçgenin içaçıları neden bize 180 diye yutturuluyor...bu konuda yeliz ve demir kafakafaya verirlerse "oryantalizm bilmi" yardımıyla entellektül bir yazı kaleme alabilirler...
sevgilerimle...hepinize aşk olsun! gerçeğin demine hü
Cahit Kızıl: :))
Yelda Cubukcu Ilic: ben Turkoloji mezunuyum Ekrem, hicbir seyi kafadan atmadim, Ziya Gokalpi de okudum ders olarak, sana sosyoloji okumani ve felsefe okumani, yeniden yapilanma kurslarina v.s. katilmani tavsiye ederim... sokak catismasi degil bilim tavsiye ederim:)
fikirlerini paylastigin icin tesekkur ederim...
Cahit Kızıl: ne ezberlenecek bi terane, ne bozulacak ezber.. kitaplar kahrolsun, ağaçlara özgürlük ah ne güzel ne güzel deyu babil kulesinden haykırasım var da.. yol çok ırak..
Ekrem Akbaş: yelda ,senin yazdıkların sana cevaben yazılsaydı nasıl bir cevap yazardın eğer buna bir cevap verebiliyorsan sende objektiflikten bahsedebilirsin,kafan mı karıştı özür dilerim.ben sıradan birisin sanmıştım bir özürde bunun için borçlandım sen türkoloji mezunuymuşsun o zaman kabul ediyorum ben türk değilim türk diye bişeyde yoktur tırt vardır onunda konumuzla ilgisi yoktur...haklısın felsefe kitapları okumak faydalı bi iştir peki felsefi yaşam hakkında bilgin varmı? bilgi yarıştıran cahile çevirdin şuracıkta hepimizi...açıklamalarının ve iddialarının kabulü için isminin önüne titr eklemene gerek yoktur sadece genel kabul gören kanıtlar sunman yeterlidir yoksa ben senin annenim benim dediğim doğrudur tartışmasına döner ki mazallah bunun sonu dikta ya kadar gidiyo biliyosun hatta dikta diyince bak aklıma geldi tonton evren paşanında sevgili kürt halkı için bir tezi vardı kart kurt meselesi...ama tezelden yokoluverdi hatta o paşam eyalet sisteminden bile bahseder oldu. bu kadar yazışmadan olumlu çıkardığım tek şey bu ülkede tartışabilen, birbirinin yazdıklarını sıkılmadan merakla okuyabilen insanlar olduğu ve doğru yada yanlış fikir bazında tartışmaların hepimizin işine yarayacağıdır...altta kalmam asıl ben sana teşekkür ederim.saygılarımla
YABANCI: her şeyden önce, ulus nedir,var mıdır yok mudur, nerden icap eder gibi soruları konuşmak gerekir.
bence türk varsa ulus yoktur,ulus varsa türk yoktur.
bu gün bütün dünyanın batılılaştırıldığı bir süreci yaşıyoruz.
ister ulusalcılık,ister evrenselcilik olsun;ister sosyalizm,ister kapitalizm olsun batılılaştırılma sürecinin argümanlarıdır.bu gün chp ve akp ya da mhp ve ya pkk gibi birbiriyle kavgalı gibi görünen gürühlar batılılaştırılma sürecinin çok basit argümanlarıdır.
nasıl ilmiyye sınıfı türkü islama peşkeş çektiyse bu günün intelijansiyası da (sağıyla soluyla ilerici ve gericisiyle,çevrecisi,yeşiliyle vb), bütün bir hayatımızı endüstriyalist batı uygarlığına peşkeş çekmektedir.
aralarındaki kavga versiyonların,fraksiyonların kavgasıdır.
biz bu işi daha iyi yaparızın kavgasıdır.bölüşüm nasıl olacak dertleri budur,üretimi sorgulamaz hiç biri.
politika peşkeş çekme sanatıdır.uğradığın tecavüzden zevk almaya bakma sanatıdır.ulus politik bir kavramdır.
anti-politik olmadan ne türk olabilirsin,ne insan,ne de diyelimki malatyalı.politika bütün bunların istismarı üzerine kuruludur.
ulus batı uygarlığının prangalarından biridir.
Yelda Cubukcu Ilic: bana esmeyi anlat/esip gecmeyi anlat/
Artemis Oda Kim: Hayatımda bu kadar kafa karıştıran yazı ve yorum okumamıştım. Yazı ve yorumlar "Türk" kelimesinin etrafında dolanıp duruyor. Sanki bu kelimeyi Avrupalılar üretmiş. Osmanlı için kullanmış. Türkçe'de Ermeni ve Rumcadan çıkmış.
Karaman oğlu Memet bey: "Bundan sonra devlette, dergahta Türkçe konuşulup yazılacak" dememiş.
Kaşkarlı Mahmut yazdıgı sözlüğe "Divani Lugati Türk" adını koymamış,
Orta asyada kurulan devlete "Gök Türk" devleti denmemiş"
Anadoluda bin yıldır kulanılan müziğe "Türkü" denmemiş.
Bunları da diğer icatlar gibi Avrupalılar icatetmış.
Bütün orta asya Türk devletlerini dolaştım. Oğuzca dil gurubundan olan, Gagavuzca, Türkçe, Azerice, Özbekçe ufak farklılıklarla anlaşılan aynı dillerdir. Bunları konuşan topluluklar da çekik gözlü değil. Orta Asya'ya, Özbekistan'a gidin, insanlarla nasıl anlaşacağınızı görürsünüz. Buradaki şehirlrerin adlarıda Tükçedir. Taşkent, Semerkant (semeri herkes bilır), Buhara (Buharı bimeyen yoktur), Kazakistan'ın Türkmenbaşı şehrine gidin gene aynı dil konuşulmaktadır. Burada Timurun yaptırdığı medrese şeklinde Şair Ahmet Yesevi'nin türbesi vardır. Şiirleri de hiçte anlaşılmaz değildir. Kazakistan'ın eski baş şehri Almaata'ya geçerseniz buradaki dili zor anlarsınız, çunkü Türkçenin Kipçak lehçesi ile konüşmaktadırlar. İnsanlar da Mongol tipli çekik gözlüdür. Almaata'nın adıda Türkçedir. Elma atmak kelimesinden türemiştir. Burası elmanın anayurdudur. Burada elmaya alma denir. Yani Türk ve Türkçe Anadoluya gökten düşmedi.
Osmanlıya Avrupalının Türk demesi yalan birşey değildir. Kuzey Afrika Osmanlı yurdu olduğundan burada yaşayan bir cins tavuğa, hindiye benzediği için Türk tavuğu anlamında İngilizlerin Amerika'dan getirdikleri hindiye "Turkey" demişlerdir.Bütün Osmanlı topraklarina Türkiye, bu topraklarda yaşayan insanlara da Türk derledi. Çocukları da Türkler geliyor diye korkuturlardı...
Anadoluda yüzyılardır çoğunlukta yaşayan halk Türk olduğu için egemen ulus Türk, ve egemen dil Türkçe olmuştur. Bunun aksi ispatlanamaz, yoksa bu topraklarda bu dil günümüze ulaşmazdı.
Yelda Cubukcu Ilic: yalan soyluyorsunuz, ozbekce anlamak icin iyi bir farscaniz olmalidir. Azerice bati Turkcesidir oguzcadir, Turkiye Turkcesi gibi, digerleri ise farklidir. Turkiye Turkcesi siyasi bir deyimdir, kavim degil devlettir. Gokturk devleti degil, alfabesi vardir, siz kendinizi nasil ifade edersiniz hengi dilde? Insansaniz insanliginiz onde gelir, baskalarini ezerek one cikmazsiniz.
Artemis Oda Kim: Oturduğunuz yerde bu kavramları öğrediyseniz eğer, yukarıdaki tartışmada olduğu gibi sonunda türkü yada şarkı söylemeye başlarsınız bıraz sonra sayın Yelda Ilic...! Hoca Ahmet Yesevi Medrese ve Türbesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder