YABANCI: metaforu kaldırıp söyleyeyim..toplum yok olsun topluluk yaşasındır...toplum sistemdir, temsildir, şehirdir, karakoldur, yoldur, devlettir, işbölümüdür, yabancılaşmadır, güvenliktir, yasadır, ailedir; topluluk özgürlüktür, işbirliğidir, mülkiyetsizliktir, doğadır, doğaldır, kendindeliktir..
Atilla Yıldız: Topluluk içinde kural yok mudur?
Cahit Kızıl: yabancının değil belki ama bizim, yani insanoğlunun unuttuğu temel bir problem var: üremek..
hayvanlar aleminde üremenin, içgüdüsel olarak tabiatın kurallarına ve ihtiyacına göre kendiliğinden olduğu izahı kabul görüyor.. ama insanoğlu için bu bir dayatma değil.. insan dilerse üremeyebilir.. geçmişten devraldığı hiçbir şeyi yeni bir cana bedene aktarmayabilir.. insanın, kendisi henüz kendisiyle ve dışarısıyla meselelerini çözmeden, tüm yarım kalmışlıklarını apar topar, ben halledemedim evlat al biraz da sen uğraş der gibi ve sanki kirli çamaşırları makineye doldurur gibi alelacele bir rahme doldurmaya çalışmasından daha ağır bir cinnet hali düşünemiyorum.. arzu edilen, edilmeyen herşey ve tabii ki tarih, toplum ve sistem de insanoğluyla birlikte üreyerek varlığını ancak devam ettirebiliyor..
bence insanlığın temel problemidir üremek.. ve aslında şu an bu problemi çözmek için burda olduğumuz ihtimali de çok yüksektir.. problemi kara tahtaya yazdık, artık biliyorsunuz.. hiç böyle saçma bi şey duymamıştım, bu benim problemim değil diyenler muaf sayılsın hadi.. ama bunu olmalı ya da olmamalı, ya da şu koşullar altında belki olabilir ya da kendi bildiği herhangi bir şekilde çözmek isteyenler için sınav başlamıştır.. her şey serbest nerden isterseniz ordan başlayabilirsiniz.. sınav süresi: azrail zili çalana kadar..
Serpil Şengün: sana kesinlikle katılıyorum Cahit..
Atilla Yıldız: cehaletimi bagislayin, üremenin neden bir problem oldugunu anlamadim. Insanligin yuzlestigi ve neden oldugu problemlerle üremek arasinda bag kurmak mi gerekiyor? Bu su mu demek: Problemlerimizi cözmeden ürememeliyiz. Temelde topluluk yada toplum kavramlarini elestirmek yerine sinif gercegine deginmek yerinde olmaz mi? Örnegin sinifsiz bir toplum görece sinifli bir topluluga göre özgürdür kabulünü tahtaya yaziyorum. Selamlar.
Cahit Kızıl: atilla problemlerimizi çözdükten sonra da üresek, çözmedende üresek değişen bir şey yok.. ilk olasılık en fazla kaçınılmaz sonu bir süre geciktirecektir o da belki anarko sprey geciktirici yardımıyla.. toplum denilen yapının örgütlenmesinde bir mantık hatası var.. doğal hayatın içinde türler barış içinde yaşamıyor olsalar da birbirlerine kaotik bir şekilde karışmayacak derecede bir uzlaşma halindeler.. beslenme ve barınma alanlarının kendi aralarında belirginleşmesi gibi.. insan denen türün örgütlü toplumundaki mantık hatası şu; insan toplumu tabiattaki onca farklı türün kendi arasında paylaştığı işlevlerin tümünü birden kendine model almıştır.. ve onca işlevin tümünü bir tek türe, yani insana yüklemeştir.. insan türü bir yandan karıncanın işini yaparken, öte yandan aslanın ve arının ve tüm diğerlerinin işini de bir arada yapmaktadır.. onca şeyle meşgul olan bir türün, hem kendine hem de doğaya yabancılaşmasından daha kaçınılmaz bir sonuç beklenmemeli..
Atilla Yıldız: Cahit, bakış açını ilginç buluyorum. Haklısın elbette umutsuz olmak için binlerce örnek var.
Tarım toplumundan sanayii toplumuna evrilen insanlık kurduğu ekonomik sistemle talan düzenini açıkça meşru hale getirdi.Bunda teknolojinin gelişmesinin çok büyük etkisi var. Çünkü doğayla güçler dengesi bozuldu. Eğer hayvanlar birbirinin kökünü kazımıyorsa bu birazda güç dengesinin gereğidir. Bu dengeyi insandan yana bozan en önemli özellik hayvandan farklılaşırken insanın akıl denen ve bağ yeteneği kurmasını sağlayan özelliğinin gelişmiş olmasıdır. Ne yazıkki akıla olan aşırı tapınma insanın kendisini tanrı gibi görmesine, algılamasına yol açmıştır. İnsanlar tarım toplumunda hayatta kalmak için birbirine ihtiyaç duymakta idi ve bu aralarında ki iletişim, dayanışma ve dostluğun artmasına olanak sağlıyordu. Çocukluğumdan hatırlıyorum, bir köyden diğerine gitmek için saatlerce yürürdük ve bunu geceleri yapmak pek akıl karı değildi :) . Oysa şimdi ortalama bir çocuğu düşün. Muhtemelen şöyle hayal ediyor: Para bankadan gelir, domates manavdan, istersem almanyadaki dayımla görüntülü sohbet ederim, atladımmı arabaya, uçağa soluğu dünyanın öbür yanında alırım... v.s. İşte burada seninle hem fikir olduğum nokta inanılmaz doğaya yabancılaştığımızdır. Bu çağımızın en korkunç, en ivedi konusudur. Fakat insan aklı problem çözmeye de yarar. Eğer ben şimdi bu yazdıklarımı anlayabiliyorsam bunun üzerinde çözüm de geliştirebilirim. İnsan tamamen yokedici bir tür değildir. Yalnızca biraz geç anlar ve kabullenir, rahatını bozmak istemez. Bu da belki enerjinin korunumu prensibidir. :D Ama er gec bir alt üst oluş yaşanacaktır. Eğer bugün yaşamımı devam ettiriyorsam bu bir şeylere ümit duyabildiğim içindir. Bu alt üst oluşun sonucunu elbet bilemem ancak ümit edebilirim. Ve inanıyorumki bizler aynı ümitte buluşursak bazı şeyleri onarabiliriz. Sevgiyle...
Bereket Tanrısı Artemis: Yukarıda Yabancı'nın tarif ettiği topluluk kavramı komünal toplumlarda var olmuştur. Tarih boyu insanlar bunun özlemini çekmiş. Sosyalist düşünce bu özlemden ortaya çıkmıştır. Burada sınıf yoktur ortak kazanılan ortak tüketilir. Komünal toplumdaki üretim ilişkileri bunu gerektiriyordu. Ekonomi gelişip üretim ilişkileri değiştikçe toplum yapısı da değişmiştir.
Şeh Bedrettin "Kadınlar dışında herşey ortak." demiş. Arkasında birçok murit toplamıştır. Osmanlı devleti Fetret devrinden çıkıp birlik sağlamaya çalişinca, Bedrettin'in muritleri isyan etmiştir. Osmanlı hepsini ortadan kaldırıp birliği sağlamıştır. Çünkü ekonomik yapı ve üretim ilişkileri değişmiştir. Artık komünal toplumda yaşamak mümkün değildir.
Engels ve ondan alıntılar yapan Lenin "Devleti" anlatırken. Sınıfsız tolumu hep bu komünal topluma dayandırmıştır. Devletin sınıfların ortaya çıkmasıyla oluştuğunu anlatmışlardır. Evet devlet ekonomik orgütlenmedir. Değişik çağlarda, üretim ilişkilerine bağlı olarak, değişik şekiller almıştır. Bu devam etmektedir.
Marks yazılarında "Sol komünizim bir çocukluk hastalığı" adı altında beyanda bulunmuş, Lenin de Marks'tan alıntılar yaparak, bu adla bir kitap yazmıştır. Bazı sol koministler "Biz üretim yapısının ve üretim ilişkilerinin olgunlaşmasını bekleyemeyiz o bizim köleliğimizin devamına sebep oluyor" dediler. Marks ta yukarıdaki fikri yazdı ve haklı çıktı. Ölümünden yaklaşık bir asır sonra sosyalist ekonomi; rekabetin yarattığı teknolojik gelişmeye ve buna dayalı üretim ilişkilerine ayak uyduramayıp dağıldı.
KARL MARKS
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder