Yazlıkta evin bahçesine devamlı kediler gelir taş bahçe duvarının üstünde yuvalanarak yavrularını doğurur, büyütür sonra da götürürdü. Bir gün bahçeye tek bir yavrusuyla beyaz benekleri olan sarışın bir kedi geldi. Oturduğum çardakta yavrusunu emzirdi. Kendi gitti yavrusunu orada bıraktı. Yavruyu kovaladım ama bahçe kapısından dışarı adımını atmadı.
Yemek yerken başladı miyavlamaya bende mecburen yediğim bir dilim ekmekten bir lokma kopararak verdim iştahlı bir mırıltı çıkararak hapur şupur yedi. Bitirince tekrar kafayı kaldırarak miyavladı. Bir lokma daha verdim. Onu bitirince karnı doydu ki bahçeye girdi uçan sinekleri patisini kaldırarak yakalayıp yere indiriyor sonrada yemeye çalışıyordu. Yiyip yemediğini anlamak için bir eşek arısını orsalanmış hafif hareketli halde önüne koydum. patisiyle dokunuyor ama yemeye korkuyordu. Anladım ki sadece oyun oynuyormuş.
Yerimden kalkıp dolaşırken benimle birlikte geziyor zaman, zaman ayaklarıma dolanıyor, üzerine basmamak içi özenle dikkat ediyordum. Bazan bastığımda oluyordu. Günün çoğunu yanımda oturarak geçiriyordu. Astımım. Kedi köpeğe alerjim var. Onlardan hep uzak durmaya çalışırım. Bundan kurtulmak ne mümkün. Bahçeden sokağa çıkarken bahçe kapısına kadar geliyor ama dışarı adımını atmıyordu.
Bir parça başına bakmadan ağaçlara tırmanarak çatıya çıkıyordu. Bahçenin maskotu olmuştu. İyice alışmıştım. Kaybolunca merak ediyordum.
Bizim memlekette kedilere pisik, kopeklere it denir. Kediler ; piss, piss diye çağrılır köpekler; gah, gah diye çağrılır. Bu kedi bu dili nasıl öğrendi ise. İlk piss der demez yanıma geldi. Hayretler içinde kaldım.
Birgün gene kaybolmuştu. Piss değince çatıda ortaya çıktı. Kabaklar için yaptığım tezgahta ki sırık ve direkleri aşağı tırmanarak apart topar yanıma geldi.
Bahçeye iyice sahiplenmişti. Bahçeye giren büyük kedilere saldırıp kovalıyordu. Önce kedinin yanına gidip arka ayakları üzerinde kalkarak kendini büyük gösteriyor. Sonrada üzerlerine atlayıp kovalıyordu. Hele kendi kadar sarı alaca bir kedi varidi, gelip yiyeceklerini çalıyordu. Her geldiğinde onu kapıya kadar kovalıyordu. Bir seferinde bunu tırmalamış, o da korkup gelip bana sığınmıştı. Annesi gelince peşine gidiyor arkadan üzerine atlıyor, emmek istiyor, Annesi burada karnının doyduğunu anlıyor ki emzirmek için taraftar olmuyordu.
Yanımda otururken, bir seferinde kucağıma atlamak istedi. Havada iken cetvelle vurdum. Kaçıp akşamları uyuduğu deniz motorunun oraya saklandı. Sabah geldiğimde kafasını çıkarıp bana korkuyla bakıyor, dışarı çıkmıyordu. Tehlike olmadığını anlayınca dışarı çıktı. O cetvelle zaman zaman arkasını kaşıttırıyordum, o da keyifleniyordu. Bu olaydan sonra cetveli elimde görünce uzaklaşıyor, bir daha arkasını kaşıttırmıyordu. Ama bir daha kucağıma atlamadı.
Son Bahar gelmiş yağmurlar başlamıştı. Oda uyuduğu yeri değiştirip kapının önünde, kapalı yerde teknenin üzerindeki yatık duran plastik kovaya taşındı. Sabah kalkıp kapıyı açınca karnı acıktığı için kovadan çıkıp, miyavlayarak içeri dalıyordu. Bende tekmeleyip dışarıda tutmaya çalışıyordum. Oraya kapının eşiğinin sol kenarına bisikletin tekerinin arkasına plastik bir tabak koyarak yiyeceğini vermek mecburiyetinde kaldım. Kahvaltı hazırlamadan yiyecek vermesem miyavlayarak kıyameti koparıyor, ocağın oraya tırmanıyordu. Kaynayan şeyleri döker diye korkuyordum. Bu durum giderek bitkinlik veriyordu.l
Hanım İstanbul'da torun bakarken birkaç yıl önce; gene böyle bir yavru ve anasına yiyecek veriyordum. Hanım gelince yavruyu arka bahçeye attı. Bir daha da gözükmediler.
Bir sabah eldivenleri taktım götürüp bunu arka bahçeye atım. Kurtuldum diye seviniyordum. Kahvaltı hazırladım. Kedi sesi duydum. Tepsiyi çardağa götürmek için kapıyı açınca. O da kapının önünde idi. Duvarı tırmanarak geri dönmüş, kahvaltı vakıtına yetişmişti. O gün ekmeğime gene ortak olmuştu.
Tek çare götürüp köyün içine bırakmaktı. Onu da yaptım.
Kahvaltıdan sonra köyün girişine kadar bisiklet turu yaparım. O gün eldivenleri takip kediyi de aldım. Köyün Orta yerinde çocuğu olmayan, kedi besleyen yarım akıllı bir kadının zemin kattaki balkonuna kediyi bıraktım. Hem ayrıldığıma üzülüyordum, hem de kedi sesinden kurtuldum diye seviniyordum. Bir gün çınar yapraklarını toplarken başka bir yavru kedi miyavlıyor kulaklarımı tırmalıyordu. Oradan çabucak uzaklaştım.
Dört yıl covid-19 kısıtlamalarından dolayı insanlardan uzak yaşamak beni o kadar yalnızlaştırmış ki, bir yavru kedinin varlığına dayanamadım. Götürüp başkasının kapısına bıraktım. Oysaki iki lokma ekmekle karnı doyuyordu.
Bu da gösteriyor ki ben bundan sonra ikinci bir kişiyle yaşayamam.
Her sabah bisiklete binerken hep gözüm benim kediyi aradı. Göremeyince, balkonuna bıraktığım kadın sahiplendi diye seviniyordum. Bu durum bir hafta devam etti. Bir hafta sonra kediyi köyün sonunda ki İstanbul mahallesi dediğimiz yerde yol kenarında gördüm. Dönüşte piss diye çağırınca yanıma geldi, paçalarıma sürtünerek miyavlamaya başladı. Kedinin bulunduğu evin kapısının önünde duran adama kedi sizin mi diye sordum. "Hayır bu gün geldi buraya" dedi.
Kediyle ilgilenmeyince kedi adama doğru gitti. Bende eve döndüm. Şezlonga uzanınca aklımda kedinin durumu vardı. Balkonuna bıraktığım aile ve başkası sahiplenmemiş. Hayvan sokakta kalmıştı. İnsaniyet duygum ağır bastı. Kediyi getirmeye karar verdim. Eldivenleri taktım, bisikletle döndüm. Rasladiğim yerdeki kanapenin üzerinde güneşlenen kediyi piss diye çağırdım. Yanıma gelince yerden alp, eve getirdim.
Hayvan aç kalmış verdiğim yiyeceklerin hepsini yedi. Akşamda unutmadığı eski yeri kovada uyudu. Aynı terane devam etti.
Yavaş yavaş benimle sokağa çıkıyordu, (Hatta bir seferinde iskeleye kadar geldi.) Dönüşte evin yolunu buluyordu.
Bir seferinde çınar yapraklarını toplarken o da geldi oradaki köpeklere ne yaptıysa (Belki üzerlerine atlamıştır.) bir kargaşalık koptu, hepsi birden havlamaya başladı. Döndüm baktım. Kedi çınara tırmanıyor. Elimde eldivenler vardı. Tuttum eve getirdim.
Bandırma ya dönme günü gelince yattığı kovaya sünger döşedim. Dışarıda da bir kovada su bıraktım. Her zaman o kovadan su içerdi. Sabah arabayı yüklerken mecburen kapıları açıktı. Kedi gideceğimi anlamış, arabaya girip, kolilerin arasına saklanmış. Arabayı dışarı çıkardım. Bir bidon benzin vardı, her yıl teknenin motoru için getiriyor, kalanını dönerken arabaya koyuyordum. Onu almak için döndüm. Bir baktım kapılar kapalı olduğu halde, kedi hostes koltuğuna oturmuş bana bakıyor. Zekasına hayran kaldım.
Evin ve bahçenin kapılarını kilitleyip geri döndüğümde koltukta yoktu. Galiba tekrar saklanmış. Bende unuttum. Bandırma'ya AVM'nin oraya gelinceye kadar sesi çıkmadı. Orada miyavlamaya başladı. Akşam olmuştu. Tabi bu arada kedi acıktı. Orda durdum alışveriş yaptım. Aldığım etten bir parça verip karnını doyurdum. Oturduğum apartman kapısının oraya gelince arka kaputu açtım. Tiss diye çağırdım, kolilerin arasından üste çıktı ama dışarı gelmiyor. Önden gelip kovaladım. Bahçeye girdi, büyük kedileri gördü, korktu galiba gelip arabanın altına saklandı. Ben arabayı boşaltırken o da miyavlıyordu.
Bir ara çağırdım bahçeye çıkardım. Galiba kuyruğuna bastım. Döndü civliyarağ gene arabanın altına saklandı.
Çok yorgundum. Ertesi sabah kalkınca yiyecek götürdüm ama kediyi bulamadım. Devamlı miyavladığı için akşamdan yoldan geçen birisi aldı diye tahmin ediyorum. Arabayı boşaltırken son seferlerde sesi kesilmişti.
Aradan Tam 3 ay geçti. 10 Kasım'da Köyden birlikte gelmiştik. Bu gun 10 şubat kediyi buldum. Biraz rengi açılmış. Gerdanında ve arka patisindeki beyazlık olduğu gibi duruyor. Yabanileşmiş. Piss dilini de unutmuş. Artık piss deyince gelmiyor, kaçıyor. Yaptığım ekmekten götürdüm, o ekmeyi yiyerek büyümüştü, yemedi. Çok uğraştım ama gelmiyor. Gene miyavladı eskisi gibi patilerini yaladı. Patilerini yüzüne gözüne sürdü. Bütün hareketleri ayni. Ana caddeden bir sokak aşağıda, evden fazla uzak değil. Orda da kedilere yiyecek veriyorlar. İyi yere kapılanmış. Yakaladım pışğırdi çirpindi, kaçtı.
Birileri aldı diye yanlış tahmin etmişim. Arabanın altıdan anayola doğru yürümüş, karşı ya geçmiş. Bir alt sokağa gelmiş. 100 metre kuzey-batı yönünde ilerdeki evin bahçesine sahiplenmiş.
Her gün yemek ten sora yürüyüşe çıkıyorum, o sokaktan eve dönüyorum. Neden rastlamadığımı merak ediyorum. Çöp kutusunun üzerinde idi kutunun arkasında kutuyla aynı yükseklikte bahçe duvarı var. Duvardan kutuya kolaylıkla geçiyor. Anlayacağınız geçim kaynağını bulmuş. Köyde kutuya çıkıp karnını doyuramazdı.
Kedi gene zekasını gösterdi. Birinci gün götürdüğüm ekmeyi yemedi. Ekmek bayattı. Yanında durmama izin veriyor, hafif hafif mırıldanıyor, yalanıyor, esniyordu. İkinci gün yeni ekmek pişirmiştim. Yer diye götürdüm. Birinci gün yakalamaya çalıştığımdan bu sefer piss deyince bahçenin öteki tarafına kaçtı. saklandı, bir daha gözükmedi. Ekmeyi orada bıraktım. 10 dakika bir bankta oturdum. Gelmedi bende eve döndüm.
Aradan nerdeyse bir ay geçti bu süre içinde aynı yerde kediyi bir sefer daha gördüm. Bu sefer piss demeye gerek kalmadan beni görür görmez kaçtı. Demek ki aynı yerde durmuyor. Balık almıştım temizleme artıklarını iki sefer götürüp duvarın üzerine bıraktım. Ama kediyi bir daha görmedim. Bu gün yine balık artıklarını götüreceğim. Kısmet...!
Dun bıraktığım balık artıkları, duvarın üzerinde duruyordu, kedi de orada idi koklandı ama yemedi. Ben uzakta bir banka oturup seyrettim. Yere indi çöp kutusunun altına bırakılan ekmeklerden yedikten sonra duvarın üzerinden bahçeye atlayıp kayboldu. O gitikten sora balık artıklarının bulunduğu torbayı açtırdım, artıkları görünür hale getırıp, eve döndüm.
Kuyruklu Şiir
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;Benimki aslan ağzında;Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.Ama seninki de kolay değil, kardeşim;Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.
Orhan Veli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder