Çalışma masam
Hiç unutamam Fransızca maceramı; 6 sene Şavşat'ta okurken Fransızca hocası orta okul birinci sınıfta birde lise son iki sınıfta vardı. (Diğer yıllar boş geçti.) Her ikisi de kadındı. Birde bir yıl okullar kapandıktan sora 15 gün dışarıdan gelen bir hoca yaz kursu verdi. Ne öğrendikse ondan öğrendik.
Orta okuldaki hoca yaşlı ve sinirliydi. Bana "Gelecek sene gene bu sıralarda oturacaksın" deyip korku salmıştı. Ama ertesi sene beni o sıralarda göremedi. Bende onu bir daha görmedim. Tayını çıkıp gitmişti.
Köyden yeni gelen Türkçe okumayı zor yapan bir çocuk yazılışı ve okunuşu farklı olan Fransızca' ya uyum sağlayamıyordu. O yıl sadece Fransızcadan ikmale kaldım. Hoca sözünü tutmuş beni tek dersten ikmale bırakmıştı.
Çevremde ders çalıştıracak kimsede yoktu. Annem tarlada tek başına çalışarak beni Çisvet'a (Atalar köye) ninemin kız kardeşiyle evli Hamza dayılara gönderdi. Onun eniştesi öğretmendi. Yaz boyu öğretmenin evinde kaldım bir şey öğrettiğini sanmıyorum. Beni gündüz çayır, tarla kaldırmada kullanıyorlar, akşam bir iki cümle yazdırıyordu. Kendi de bir şey bilmiyordu. Zavallı annem tek başına didiniyordu. Güzün Samcel'de (Armutlu mahallesi) orta okul öğretmeni vardı birkaç gün o ders verdi sözlü sınava da o girdi. O şekilde sınıfı geçtik. Son iki sınıfımda nasıl geçtiğimi hatırlayamıyorum. Çok zayıftım çünkü.
Son sınıf müfredat kitabı Fransız edebiyatı yazarların okuma parçaları ile oluşturulmuştu. 6 sene doğru dürüst eğitim almayan öğrenci bunları nasıl okuyabilirdi.
Üniversitede iki yıl Fransızca okuduk. Birinci sınıfta bir derste nükleer kimya ile ilgili bir cümle vardı. Hoca bu cümleyi kim tercüme ederse sınavda da yardım edip sınıfı geçireceğim dedi. Konuyu bildiğimden aynısını tercüme edemesem bile konuyu teferruatıyla anlatım. Hoca sözünü tuttu sınavda soruların cevaplarını yanıma gelerek anlattı ve o sene geçtim.
İkici sınıfta sınavda cebelleşirken önümde bir kağıt gördüm. Baktım soruların cevapları yazılı o anda arkamda oturan bizim sınıftan olmayan bir kız geçmişti. Kağıdı o bıraktı galiba. Hep kim olduğunu merak etmişimdir. Kimdi neden benim önüme bıraktı...! O sınıfımı da öğle geçtim. Ama hep bir öğrenme isteği vardı. Üniversiteyi bitirip İstanbul'a gitmiştim. Savaflar da dolaşıyordum. İple bağlı Fonu'nun bütün dersleri fasikül halinde kırk lira idi oysaki gerçek değeri 250 liraydı. Cebimde dönüş parası 50 lira vardı. 40 lira vererek onu aldım. 10 liraya da bir eski İngilizce cep sözlüğü aldım çünkü İngilizce öğrenmeye karar vermiştim. Eve geldim durumu İsmet'e anlattım. İsmet elli lira yol paramı verdi. Ertesi gün vapura bindim. Vapurda iki Fransız kız vardı. Savaflardan aldığım bir fasikül İngilizce başlangıç kitabini o kızlar güvertede güneşlenirken Fransızca anlatarak bana öğretti İngilizce 'ye de orada başlamış oldum.
62 yaşına kadar Fono fasiküllerini ciltledim ama kitabını kararlı bir şekilde okuyup devam edemedim. Çünkü bildiğim kadarıyla bir yere kadar gelmiş takılıp kalmıştım. Daha çok telaffuzda zorlanıyordum. Hopa'da fabrikada makara bant kullanan teyp vardı. İstanbul'da Kayserili İsmet hocada da plakları vardı, Boş bant alıp onları kaydedemedim. Tekrar İstanbul'a gittiğim de İsmet hoca kaydetmiş bandı bana verdi. O bandı hiç dinleyemedim Hopa'dan ayrılmış. Bir daha makara bant kullanan teyp elime geçmedi. Fransızcaya tekrar başlayınca Atilla Fono'nun yarısı olan ilk bölümünü diskleriyle birlikte satın aldı. Ancak o zaman dileyebildim.
Daha çok İngilizce öğrenmeye çalıştığımdan ona önem veremiyordum. Bu arada İngilizceyi öğrenmiştim. Ne zaman Oğlumun Fransız eşi Aurélie'nin hamile olduğunu öğrendim, torunumla Fransızca konuşabilmek için Fransızca öğrenmeye karar verdim.
Asil maksat ise yaşlılığında bunalım ve Alzheimer'ı önlemek için beyin hücrelerini aktif tutmak gerekiyor. Bunun bir tek yolu yeni bir yabancı dil öğrenmeye başlamadan geçiyor, ikincisi ise bir enstrüman çalmak. Ben sesli enstrümanları çalabiliyorum. İlk kaval ve flütle başladım şimdi meyle devam ediyorum.
Oğlum Atilla'da Pimsuler French audio derslerinin birinci bölümünü getirdi. (Daha sonra diğer iki bölümünü de getirdi. Onlar İngilizce açıklamalıydı. Toplam 90 ders.) Fransızca öğrenmeye kararlı başladım. İngilizce ana dili Fransızca öğrenme dili şeklinde (Böylece İngilizcem de canlı tutulmuş oldu.) YouTube ve Duolingo kullanarak öğrendim.
Şimdi düşüneceksiniz ki, bunları kullanırken İnternete çok para ödemişimdir. Hayır onu da bedavaya getirdim. Türkcell 4 adet simkartım var iki akıllı telefonum ve birde Turkcell modem. Telefonlardan biri çift simkart kullanıyor. Türkcell her karta haftada bir salla kazan İnternet yada YouTube veriyor. İnternet verirse Duolingo ile çalışıyorum diğerinde Fransızca dil öğrenme videoları izliyorum. Bu hatların sadece birkaç ay biriken iletişim vergilerini ödüyorum o da 30 yada 40 ₺'yi geçmiyor. Modemin simkartı standart her hafta 1 GB günlük İnternet veriyor onu iki gün kullanıyorum. Böylece haftanın 5 günü bedava Fransızca çalışma imkanım doğuyor. Hafta sonu gözlerimi dinlendiriyorum. Pimsuler French audio derslerini dinleyip tekrar ediyorum.
Bu arda da boş geçen emeklilik günleri doldurulmuş oldu. Başladığım günlerde İnternet üzerinden Amerikalı bir dil doktoru bize İngilizce gurup dersi veriyordu. Öğrenci arkadaşlardan biride Siri Lanka doğumlu bir Fransız vatandaşıydı. Torunum Thalya'da yeni doğmuştu. Derste Fransızca öğrenmeye başladığımı söyledim. Dersin başında Fransız'a "bonjour" , sonunda da "au revoir" diyordum. Hocanın dikkatini çekmişti Fransız'a bana yardımcı olmasını söyledi. O da kabul etti. Bir sene onunla Skype üzerinden haftada iki gün Fransızca çalıştık. Şimdi hikaye kitaplarını okuyabiliyorum.