Hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz.

Bizden de: Çam sakızı çoban armağanı...!

25 Nisan 2024 Perşembe

Platon yada Eflatun


Pilaton'u okuyorum. Dünyanın su, hava, toprak ve ateş gibi dört unsurdan yada dört maddeden oluştuğunu söylüyor, anlattıklarını bunlara bağlamaya çalışıyor.
Ateşin, yanmanın ne olduğunu filojistonlular gibi anlamlandıramıyor. Akciyerlere giren havanın içerideki sıcak havayı iterek dışarı çıkardığını söylüyor. Ama bu havanın bir yanma sonucu ısındığını bilemiyor. Ağzını burnunu kapatıp havasız kalmayı denememiş, bunun zarunlu ve gerekli olduğunu bilememiş.
Anatomıden bahsediyor, bunların tanrının böyle yarattığı için böyle olduğunu söylüyor.
Mısırlıların icat ettiği ruhtan bahsediyor. Ruhun göbekle deri arasında olduğu karaciğer ve dalakla bağlantıları olduğunu söylüyor. Hayvanların ihtiyaç duyduğu pençe ve kıların vucudun çıkış yerlerinde tırnak ve saçların insanda da bulunduğunu söylüyor.
Platon vucuda giren gıdalar ateş yardımıyla parçalanarak küçültülür, damarlarla vucudun her tarafına taşınır. Damardaki sıvı kırmızıdır. Biz buma kan diyoruz. Soluk almayla beraber bu gıdalar vücuttaki boşlukları doldurur. Vucuda giren gıda az ise çökmeye, çok ise büyümeye neden olur diyor.
Hastalıklar; Ateş, hava, su ve torağın birleşimi ve ayrılması esnasında meydana gelen sorunlardan kaynaklanıyor, diyor Eflatun.
Canlinin ruh ve vucut gibi iki unsurdan meydana geldiğini, ruh, vucudu canlı tuttuğunu, vucutta, ruhu beslediğini söylüyor Eflatun. Ruhun aktif olması için devamlı eğitim alması yeni şeyler öğrenmesi, vucudun da devamlı hareket halıne olması, spor yapması gerektiğini söylüyor. Bu fikir bu günde geçerlidir. Tabii ruh yerine aklı koymak gerekir.
Platon alın yazısından bahsediyor. Bundan sakınılamıyacağını, vaktı gelince gerçekleşeceğını söylüyor. 
Demek ki bu safsata da, antik çağdan beri zihnimize işlenmiş.
Tanrı insanda üç ruh yarattığını bunları vucudun çeşitli yerlerine koyduğunu söylüyor Pilaton. Bunlardan biri tembellik ederse diğerinin gücü artar diyor. Üçüncü ruh vucudun üst tarafına konulduğunu, bunun göklerdeki kardeşlerimizle bağlantılı olduğunu söylüyor. 
Bu günkü dünya inancıyla ve antik mısırdakiyle aynı. Ruhların göklere çekildiği varsayımı.
Mısır Giza'da üç piramit yapılmasının sebebi üçlü Sriyos takım yıdızıyla bağlantı sağlamak amaçlanmış.
Platon, Dünya'nın hava, su, toprak ve ateş gibi dört maddeden meyda geldiğini söylerken, aslında maddenin katı sıvı ve gaz halıne bir de yanma olayına anlam veremediği ateşi ilave ediyor. Organik maddelerin havanın oksijeniyle birleşip yenı maddelere dönüşürken ısı ve ışık vermesı olayını anlamlandıramadığından buna madde diyor. Olayı en güzel altını anlatırken ortaya koyuyor.
Sarı suyun kayalar arasında akarken sertleşip sağlam altına dönüştüğünü soyuluyor. 
Katı Sudan bahsediyor, fakat buna toprak demıyor. Bu olay kışın gözlerinin önünde sık sık gerçekleşiyor. 

20 Nisan 2024 Cumartesi

Ön cam veya böcek


Amerikan atasözü: ön cam veya böcek. Ön camdan yolu görürüz, arabayı dikkatli süreriz. Bu arada ön cama böcekler çarparak perde oluşturur, önümüzü rahat göremeyiz.
Bazı günler işler yolunda gider. "Şanslı günümdeyim" deriz. Her şeyi istediğimiz gibi yaparız. Yani ön cam. Bazı günlerde aksi olur, hiç bir şey yolunda gitmez. Yani böcek!
Batıl inancım yoktur. Şansa inanmam, hiç bir zaman da, işimi şansa bırakmam. Ama böyle tesadüfi günler yaşanmıyor değil.
Geçen pazartesi aynen böyle bir gün yaşadım. 
Genelde ihtiyaçlarımı buradaki market ve pazardan temin eder, kirli hava solumamak için mecbur kalmayınca şehre inmem.
Param, suyum bitmişti. Bankada işim vardı. Pazartesi şehrin arka sokaklarında pazar yeri kuruluyor pazardan ihtiyaçlarımı karşılamak ve diğer işlerimi halletmek için şehre indim. 
Bankada, fiyatı artan apartman aidatını ziraata EFT yaptırmak için bankaya girdim. Görevli kadın bu işi iç cep uygulamasıyla yaparsak para kesmiyor dedi. Cep telefonum yanımda yoktu. O işi yapamadım. Parayı çektim. 
Pazar yapıp, balık ve suyu aldıktan sonra eve döndüm. Erzakları yerleştirirken. Muzun olmadığını fark etim. Birde pazar arabası tekerini tutan segmanın düştüğünü gördüm. Bunları bulmak için telefonumda alıp geri döndüm. Önce bankadaki işimi hallettim. Sonra pazar yerinde tezgahta unuttuğum muzu aldım. Yol üzerindeki kasaptan yazın kullanacağım etleri aldım. Adam çok güzel et verdi. Banyodaki havlu peçete tutacağının duvara bağlantı parçası kırıktı, nalburlarda bulamamıştım. Yol üstündeki nalburda buldum. Kaybolan segmanı aramak için su doldurduğum yere doğru yürüdüm yarı yolda onu da buldum. 
Köye gidene kadar, artık şehirde işim kalmadı. 
Eve döndüm. Köydeki ortak arsamız olan komşumuz aradı ziyaretime geliyormuş. Karısı ve kızıyla geldiler. Yıllar sonra evime insan girdi. Mutlu oldum. Yemekten sonra yürüyüşe çıktığımda alacağım olan hurdacıya rastladım, paramı verdi.
Gün sonunda o kadar yorulmuştum ki, iki gün kendime gelemedim. 
Böyle her olumlu şeylerin bir günde toplanması insanlarda "Şanslı günümdeyim" inancı oluşturuyor. Yada Amerikalıların dediği gibi: Ön cam durumundayım.