İRNOY’lA DİRNO
Bir zamanlar İrno’yla Dirno
adında iki kardeş yaşarmış. Bazen biri açık göz, diğeri saf davranırmış.
Hangisinin açık göz, hangisinin saf olduğu; okuyucunun taktirine bağlı bir şeydir.
Annemin anlattığı bu hikayede kimin hangi rolde olduğunu kesin olarak söyleyemeyeceğim.
Bir gün İrno ormana oduna
gitmiş, kardeşine de sen evde dur kapıya göz kulak ol demiş. İrno odun kesip
hazırlarken. Bir zaman sonra Dirno çıkıp gelmiş. Sırtında da evin kapısı. Kardeşinin neden
geldin? Sorusuna. Evde boş durmaktan sıkıldım. Sen kapıya göz kulak ol dedin.
Bende kapıyı kimse çalmasın diye alıp getirdim. Bunun üzerine bir miktar odun
yüklenip, apar topar eve geri dönüyorlar. Kapısı olmayan evin içinde bir şey
kalmamış.
Ormandan getirdikleri ağaçları
kırıp yarmak gerekiyormuş. Irno Dirno’ya
yardım et de odunları parçalayalım demiş. Tamam sen oduna baltayı vur.
Bende “hah” derim odun kolaylıkla yarılır. Bu şekilde Dirno İrno’ya odunları tek başına
yardırmış.
Gel zaman git zaman İrno’nun karısı ölmüş. Ne
yapalım bu ölü karıya diye düşünmüşler. Tirno şöyle bir teklifte bulunmuş. Bu
ölü kadın ne yemek yapar ne bir iş görür. İyisi mi biz bunu pazara götürüp diri kari ile
değiştirelim. Cesedi sırtlanıp pazaryerine varmışlar başlamışlar bağırmaya:
Ölü karıya diri Karı, Ölü
karıya diri karı….!
Ahali bunları tekme tokat
pazaryerinden kovalamış. Hikayemizde
burada bitmiş. Onlar erememiş muradına (Çünkü: Kimse ölü karıya diri karı
verecek kadar onlar gibi salak değilmiş.) biz çıkalım kerevetine.