Hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz.

Bizden de: Çam sakızı çoban armağanı...!

20 Aralık 2024 Cuma

Uluğ Bey ve Ali Kuşçu


.    Uluğ Bey rasathanesi

TRT Radyo1'de hergün 9:40'ta yayınlanan arkası yarın, yarın sön bölümü yayınlanacak olan 'İstanbul'daki Emanet" adlı dizi, Özbek devlet adamı Uluğ Bey'le ilgili.
Timur' un torunu olan Uluğ Bey,  dedesi gibi bilim ve araştırmaya önem veren çağındaki bilginleri Samerkant'a toplayan, medreseler kuran (Benim de ziyaret ettiğim Semerkant Registan meydanında ki üç medreseden biri Uluğ bey medresesidir.)

      
Dünyada ilk defa bir tepeye rasat hane kurup güneş ve ayın hareketlerinden ve yıldızların bulundukları yerlerden faydalanıp rasat yaparak ve boylamların yerlerini tesbit ederek, günlük zamanları belirlemiş, namaz vakitlerini ve iftar saatlarını doğru bir şekilde tesbit etmiştir.
Ali Kuşçu onun öğrencisi ve en güvendiği kişiydi. Rasat hanenin iki müdürüde ölünce Ali Kuşçu'yu rasat hane müdürü yapmıştı.
Bir münecime geleceğını okutmuş o da "Senin ölümün büyük oğlun elinden olacak" demiş. Biliyorsunuz muneccimler yıldız falına bakarak gelecek için tahminde bulunurlar. Uluğ Bey yıldız falı (Astroloji) değil yıldızların gerçek hareketlerini (Astronomi) izlemiştir. Ama bu munecımin lafı aklında düğümlendiğinden, bir gün Ali Kuşçu'yu çağırarak, yaptıkları çalışmaları ve kitapları ona emanet etmiştir.
Büyük oğlunun dedesi ölünce babasının yerine geçmek için ona savaş açmış ve esir almıştır. Esaret sırasında öldürerek saltanatı ele geçirmiştir.
Bunun üzerine Ali Kuşçu emanetlerle birlikte önce İran Tebriz'deki Hükümet lideri Uzun Hasan'a sığınmış. Uzun hasan onu İstanbul'a Fatih'e elçi olarak göndermiş. Fatih'te Ali Kuşçu'nun gelip İstanbul'a yerleşmesini istemiş. O da elçilik görevini bitirince, Tebriz'den İstanbul'a Uluğ beyin emanetleri ile birlikte, Fatıh'in yanına gitmiş, Fatih ona rasat hane kudurmuş.
Daha sonraki yıllarda İstanbul'da büyük bir veba salgını olmuş. Bağnaz çevreler rasat hanenin uğursuzluğu yüzünden olduğunu ileri sürerek, şeyhulislamın fetfasıyla rasat hane topa tutularak yıktırılmıştır.
***
Bizim tarihimizde de saltanat için, babasını öldüren hayırsız evlad'a raslanmıştır.
Yavuz Sultan Selim, pasif gördüğü Fatih'in oğlu babasi II. Bayzıt'i once tahtan indirip, sürgün etmiş, arkasından da öldürtmüştür. Onun oğlu Kanuni Sultan Suleyman, bu korkuyu bilerek, aktif girişken oğullarını boğdurmuş, geriye içki ve zevke düşkün II. Selimi mirasçı bırakmıştır.
II. Selim hiç bir harbe iştirak etmemiştir. Onun yerine savaşları babasının döneminde de sadrazam olan Sokullu Mehmet Paşa yönetmiştir. 
Kıbrıs. II. Selim'in saltanatı sırasında alınmış. Ordan gelen ganimetle Edirne de Mimar Sinan'ın ustalık eserim dediği Selimiye camisini yaptırmıştır. 

9 Aralık 2024 Pazartesi

Kasım Aralık 2024'te Süriye'de neler oluyor


İran'da Amerika'nın desteklediği şahı devirdiklerinde sevinmiştik. Sevincimiz kursağımızda kaldı. Humeyni dini rejim kurdu. Halk daha fazla baskı altında kaldı. 45 yıldır İslami düzenlerini devam ettiriyorlar.
Şimdi de Işıt yanlısı olan isyancılar Suriye'de Esad'ı devirdiler. Rusya'nın yardımıyla ayakta duran Esat on-dört yıldır ülkeyi harabe haline getirdi. Şimdi gitti, sevinelim diye kuşkudayım, çünkü isyancıların lideri de Humeyni gibi sakallı, yeni bir Afganistan yoksa İran mi ortaya çıkacak. Ama bir şey gerçek gözüküyor, Rusya iyice güçten düştü.
Umarım yakında Ukrayna'daki savaşta sona erer.
***
Derler ki her toplum kendi laik olduğu yönetim şekliyle yönetilir.
Biz Amerikalılar Trump'ı seçtiler diye onlara Beç diyoruz. Asıl Beç ve aşırı dini bağnaz olan İran toplumudur. Yoksa 45 yıl Humeyni'nin kurduğu baskıcı dini yönetime dayanamazlardı. Şahı devirdikleri gibi, onları da al aşağı ederlerdi.
Kadınlara çarşaf giyme zorunluğu getirdiklerinde kadınlar sokaklara dökülüp miting yaptılar. Devrim muhafızları bu kadınları sokakta copla darp ettiler. Geçen yıla kadar bir daha sokakta eylem yapan kadına rastlanmadı. Halen 45 yıl sonra baş örtüsü uygun bağlanmadı diye göz altına alınan kadınlar, karakoldan ölü çıkıyor.
Arkasından başını açan hatta dona sutyene kadar soyunan kadın protestosu başladı. Artık göz altına almıyor sadece uyarıyorlar. Bu da bir gelişme. 
Asya gezisinden dönerken İran'ın Horasan bölgesinde Maşat şehrine uğradım bu şehirde Özbekistan'ın Semerkant ve Buhara şehrlerinde olduğu gibi aynı yüzyılda yapılmış görkemli medreseler var. 
Şehre gelince sokakların kara çarşaflı kadınlarla dolu olduğunu gördüm. İçim karardı. Otelin önünde Türkçe konuşan yaşlı bir adam masum bir şekilde "Kadınlar sizde de böyle mi kara çarşaflılar" diye sordu. Hayır dedim. Adam "Şah zamanın da bizde de değillerdi" dedi. 
Maşat Şiilerin kutsal şehri, Burada onların yedi imamından birinin o görkemli medresede türbesi var Türbe altın ve renkli mücevher kalkmalı taşlarla süslenmiş. Korumak için tavana kadar demir parmaklıklarla çevrilmiş, yüzlerce ziyaretçisi var insanlar bir şeyler mırıldanarak bu parmaklıkları öpüyor. 
***
İran'da Şahı devirdiklerinde 1979 biz Hopa'daydık, Eylem o yıl doğdu. İran'da olup bitenleri televizyondan canlı izledik.
Halk isyan edip sokaklara döküldü, kalabalığa ateş edilip katliamlar yapıldı. İsyan daha da büyüdü. Şah ülkeyi terk etmek mecburiyetinde kaldı.
Yurt dışında olan Ayetullah Humeyni İran'a döndüğünde aynı kalabalık onu coşkuyla karşıladı.
Kurduğu düzenden hoşnut olmadıklarını düşünüyorduk.
Humeyni öldüğünde anıt mezarına kalabalık yüzünden cesedi karadan götüremediler, helikopterden iple indirirken kalabalık cesedin kefenini parçalayıp yere düşürdü. Kefen parçasını elde etmek onlar da nasıl bir dini bağnazlık olduğunu gösteriyor.
Humeyni'nin baskıcı yönetici olmasına rağmen.
***
Sakallı dedim de aklıma geldi. İş yerinde bir toplantı sırasında kendi de sağcı olan Erdoğan Bir dini bağnazlıktan bahsederken, sakallılar dedi. Karşımda oturan Beç Muzaffer yüzüme hain hain bakmaya başladı. Benimde sakalım olduğu için. Erdoğan ona dönerek, "Bu değil canım, keşke bütün sakallılar bunun gibi masum olsa" dedi.
Dünyaya layıklığı getiren, Fransa'da cumhuriyet devrimini gerçekleştiren kişiler, devrim sırasında Notre-dame'de ibadeti yasaklamışlar, hatta burasını şarap deposu olarak kullanmışlar.
Sedat'ı deviren sakallılardan, laik bir toplum yapısı kurmalarını nasıl bekleyebiliriz...!
Üstelik El-Kaide sempatizanları imişler.
***
Afganistan'ı 10 yıl dinsiz Sovyet Rusya işgal edip yönetti. 20 yıl NATO devleri işgal edip laik düzen kurmaya çalıştı. Geri çekildiğinin ertesi gün geride bırakılan hükümet başkanı yurdunu terk ederek yönetimi bağnaz sakallı Taliban'a terk etti.
O da kadınların yalnız sokağa çıkmasını ve okula gitmesini yasakladı. Eğitim almak isteyen kızlar sokakta protesto yapmaya çalıştılar kalabalık 10 kişiden fazla değildi. Korkudan mı, yoksa isteksizlikten mi bilinmez.
Dini bağnazlık öyle bir şeydir ki önlemek imkansızdır. Zorlarsanız yer altına iner faaliyetine orda devam eder. Bir çeşit mantıksız körü körüne inanılan düşünce şeklidir. 
***
Bizde durum farklımı? Tatbiki değil. Cumhuriyeti kurup laikliği teşkil ettiğimiz yüz yılı geçti. Zaman zaman bağnaz dini davranışlar baş gösterince darbelerle engellenip demokrasi askıya alınmıştır.
22 yıldır bir imam devletin başına geçince; kılık kıyafet devrimiyle özgürleşen, Avrupa'dan önce seçme seçilme hakları verilen kadınlar gene kapattırılıp çuvala sokulmuştur. Bu İran'daki gibi zorunlu değil isteğe bağlı yapılmıştır. Bu gün meclis dahil toplumun değişik kademelerinde bunları görmek mümkündür. Bağnaz babalar, kıskanç kocalar kadınları örtünmeye zorlamaktadır. 
Kadının içgüdüsünde güzel görünmek vardır. Süslenip takı takmaları bu içgüdü nedeniyledir. Erkeklerin zorlaması olmasa hiç bir kadın kapanmak istemez.
***
Dünyanın değişik yerlerinden gelip Suriye'de savaşa iştirak eden, belki içlerinde hiç Suriyeli olmayan dünya terör listesinde bulunan bu kafa kesen cihatcı, radikal İslamcılardan nasıl laik bir devlet kurmaları beklenebilir!
Bizim cumhur başkanı ve diş işleri bakanı "Bunlar ılımlıdır her çeşit anlaşmaya hazırdırlar" demeleri ne kadar gerçekçidir. Yoksa bunlar da onlar gibi kendilerini cihatcı, radikal İslamcımı görüyorlar.
HTŞ lideri sakallı Ahmet El-Şara önce parkayı çıkarıp sakalına biraz düzen vererek kolsuz kumaş yelek giydi.
Şimdi de bizim diş işleri başkanıyla görüşürken, Avrupayı takım elbise giymiş ve kıravat takmış.
Bu hareketi halkı tarafından alkıilandı. 
Amerika daha önce başına ödül koymuşken, şimdi görüşmeye gitmişler, ödülü kaldırdıklarını söylemişler. 
Bunlar iyiye giden gelişmeler olduğunu gösteriyor. 
Umarim ben yanılırım da İran'a yada Afkanistan'a benzeyen İslami bir rejim kurmazlar. 

3 Aralık 2024 Salı

Kadının fendi erkeği yendi

             Matha Hari

Erkeğin en zayıf tarafı kadındır. Tarihte bir çok ünlü kadın, kadınlığını kullanarak erkeklerden birçok istihbarat bilgisi öğrenmiş ve bazı imtiyazlar elde etmiştir. En bilineni Kleopatra, ikincisi Deli Petro'nun karısı I. Katerina ve diğeri ünlü kadın casus Mata Hari'dir.
Mata Hari dansçıydı, Dünya savaşı sırasında kıvrak danslarıyla baştan çıkardığı ünlü devlet adamlarından istihbarat alıyor karşı taraftakilere satıyordu.

                 I. Katerina

Katerina, Purut savaşında  Baltacı Mehmet Paşa'ya yenilen kocası Deli Petro'yu kurtarmak yenilgi yaptırımlarını azaltmak için, Baltacı'yı çadırında ziyaret ederek imtiyazlar elde ediyor. Bu başarılarından dolayı, Ruslar ona "Büyük Katerine" demeye başlıyorlar. 
Kleopatra, Mısır'ı işgal eden Roma imparatoru Jul Sezar'ın karargahına kendini halıya sarılmış halde gece adamına taşıttırıyor, kadınlık cazibesini kullanıp Sezar'ı baştan çıkarıp Mısır kraliçeliğini koruyup imtiyazlar elde ediyor.

Kleopatra 

Kleopatra İskenderiye doğumlu Yunan asıllıydı. Mısır dili dahil bir kaç dil biliyordu. Kendi fazla güzel sayılmazdı, kendi makyaj malzemesi ve parfümünü üretecek kadar kimya biliyordu. (Mısırlı kadınlar kimyaya meraklıydı parfümleri damıtmak için kullanılan su banyosu Mısır'lı Mari adında bir kadın tarafından bulunmuştur. Su banyosuna halen batı dillerinde "Benmari" denilmektedir.) 
Kıvrak zekasını ve bunları kullanarak cazibesini artırıyor önce Sezar'ı daha sonra Antonius'u kendisine aşık ederek Roma'nın gücünden faydalanıp statüsünü koruyordu. 
Roma'ya yaslanıp kraliçeliğini ilan eden Kleopatra'dan Mısırlılar rahatsızdı. Küçük kız kardeşi  Arsinoe IV ve erkek kardeşi Ptolemaios XIII'i destekleyerek, Arsinoe'yi Mısır prensi yapmak istediler. Sezar bunların ikisini de yenip esir aldı Roma'ya götürüp sokaklarda teşhir eti. Daha sonra Arsinoe'yi Efes Artemis tapınağına sürüp hapsederek esaretini burada devam ettirdi. 
Sezar suikasta öldürülünce Roma'nın doğu vilayetlerini yöneten Antonius'u Kleopatra süslü bir tekne ile Tarsus'ta ziyaret edip kendine aşık ederek statüsünü korumaya devam etti. Kendi iktidarı için tehdit olarak gördüğü Efes'teki kız kardeşini, Antonius'a zehirleterek öldürttü. 
Kleopatra, küçük kardaşi ile evli olmasına rağmen, Sezar'dan bir oğlu, Antonius'tan üç çocuğu olduğunu iddia ederek, Antonius'la birlikte bu çocuklar Roma topraklarının mirasçısı olduğunu ve Roma topraklarında hak iddia etmeye başladılar. Bunun üzerine, 
Roma'yı yöneten Octavianus diğer adıyla Augustus, Antonius ve Kleopatra'ya savaş açtı ikisini de yenince bunlar Mısıra çekildi ikisi de intihar etti, esarete düşmemek için.
Kleopatra kobra yılanı yada kendi yaptığı zehri kullandı. Kleopatra ölünce, Antonius da kendini bıçakladı.
İngiliz yazar William Shakespeare'nin yazdığı Kleopatra ve Antonius eseriyle birlikte birçok yazı ve edebi esere konu olan Kleopatra ve Antonius'un anıt mezarına ait bu güne kadar herhangi bir iz bulunamamıştır.
İskenderiya'da Akdeniz kenarında olduğu tahmin edilen anıt mezarın sular altında kaldığı tahmın edilmektedir.
Araştırmalar su altında devam etmektedir.
Kleopatra'nın sarayı ve mozelesi bu günkü İskenderiya limanında deniz altında bulunduğu sanılıyor. Depremlerle batmış olması tahmin ediliyor.
Bu güne kadar birkaç sütün parçasından başka bir şey bulunamadı limanda. 

12 Kasım 2024 Salı

Musk-vü Tranp



Trump'ı ilk defa  seçtiklerinde Amerikalılar beçdur diye düşünürdük.
İkinci defa seçilirken, dünyanın en zengin, en zeki adamı Elon  Musk destekledi. 
Trump'ı engellediler diye Tweeter'i satın alıp Trump'in kullanmasına izin verdi. Trump'ı yeniden seçtirdi.
Bu arada kimin beç kimin zeki olduğu birbirine karıştı.
Amerika'nın akıllıları, Trump'ın yeniden aday olamaması için ellerinden gelenleri yaptılar açılan suçlama ve davalar, birbirini kovaladı, Trump direnip aday oldu, büyük bir farkla da kazandı.
Gel sen burada akılı ile beçi ayırt et.
Bu ne salata, ne de lahana turşusu.
Şu da dikkat çekici, karşısında erkek aday olunca kaybediyor, kaybettiğini kabul etmiyor kanlı olay çıkarıyor. Karşında kadın aday olunca her seferinde kazanıyor.
Bu gün VOA'de bir makale okudum, Elon Musk'un ne kadar zeki ve başarılı olduğunu kanıtlıyor.
Bu gün kullandığımız cep telefonu, televizyon yayınları ve İnternet, uzaydaki uydular sayesinde oluyor. Uyduyu dünya çekim kuvvetinden çıkarmak için roket gerekiyor, bu roketlerin işi bitince, dünyanın etrafında 25000 km/h hızında dönen uzay çöpü oluşturuyor. Bunların kullanım durumundaki uydulara çarpıp hasar verme riski var. Okuduğum makalede, Avrupa Uzay Ajansı, Elon Musk'un kurduğu SpaceX bu uzay çöpünü üçte-iki oranında azalttığını söylüyor. Çünkü SpaceX tekrar kullanılmak için geriye dönen roket geliştirdi. Bu gün bütün bu uydular o roketle gönderiliyor.
Başka bir makalede de Japonlar metalden yapılan uydular uzay çöpü oluşturduğundan, ahşaptan uydu geliştirmişler, SpaceX'le uzaya gönderecekmişler. Eğer görevi biter atmosfere girerse yanıp yok olacak. Japonlar bunu yaparken metal çivi ve yapıştırıcı kullanmamışlar, bunun yerine marangozluk becerilerini kullanmışlar.
Elon Musk, Donald Trump'ın seçim kampanyasına para yatırdı, ayrıca  kırıttık eyaletlerde, günde bir milyon dolar ödül dağıtarak, X sosyal medyasını seçimde aktif kullanarak Trump'ı büyük bir farkla seçtirdi. Bu başarı değil de nedir?
Avrupa Birliği sınırları kaldırıp insanların barış ve kardeşlik içinde yaşamalarını ve gelirlerini artırmasını sağladılar. Bu arada Berlin duvarını da yıkıp sosyalizmden ayrılan devletleri de kendilerine kattılar.
Ama dünyada halkları birbirinden ayırmak isteyenler var. Bunlardan birincisi İsrail'de Metanyahu, Amerika'da Donald Trump. İkisi de sağcı faşist.
Trump kuzey Amerika Meksika sınırına iki okyanus arasındaki karaya boydan boya duvar ördürüyor, Amerika'ya sığınmacı girişini engellemek için. Metanyahu'da İsrail Filistin arasına duvar ördürüyor.

21 Ekim 2024 Pazartesi

Tek taş yüzük olayı


Onu (87) ilk defa televizyonda Tema vakfının kurucusu ve onursal başkanı Nihat Gökyiğit'le ağaç dikmeyi teşvik için "Meşeli de dağlar meşeli" türküsünü söylerken gördüm. Daha sonra meclis (TBMM) önünde kendi gibi yaşlı olan Muazzez İlmeye Çığ (95) isimli kadınla toprakların yabancılara  satılmasını protesto etmek için oturma eylemi yaparken gördüm. O kadın arkeoloji müzesinde çalışırken Sümer çivi yazısını okumayı öğrendiğini iddia ediyordu. Bir başka televizyon programında da.
Sümerlerde tapınak rahibelerinin istedikleriyle birlikte olduklarını, özgür kadınlar olduklarını çivi yazılarında okuduğunu anlatıyordu. Bunun meşru olduğunu savunuyordu.
Ben böyle bir şeyi Sümer Gılgamış destanında okumuştum. Güçlü Gılgamış hayvanlarla birlikte yaşıyor, onları bacaklarından tutup ikiye ayırıyordu. Sümer ileri gelenleri Gılgamış'a bir tapınak rahibesi gönderip, onu güçten düşürerek insanlar arasına katmak istemişler, bununda yapmışlar.
Daha sonra onu, İlmiye kadınla televizyonda birlikte gördüm. Kadına aşkını belirtmek için şiir okumak istedi. Kadın engel oldu.
Başka bir programda kadın tek başına televizyonda gözeticilere "O yaşlı adamdır onunla neden evleneyim ki" dedi. O yaşta kadın bile genç erkek istiyor. 
Başka bir programda o adam tek başına iken "İlmiye benden tek taşlı yüzük istedi. Ben o yüzüğü emekli maaşımla alıp, ödemem mümkün değildi." dedi. Birkaç yıl önce öldü. Bilin bakayım bu tanınmış adam kimdi?
Kadının yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.
Benim tek taşlı altın yüzüğüm var. Versem benimle evlenir mi?
O adamı bilemediyseniz, Bandırma'da da bir şubesi olan Karaca konfeksiyon mağaza zincirinin sahibi Hayrettin Karaca.
Hayrettin Karaca tek taş yüzüğü alamayacak durumda değildi. 
Her ikisi de işin esprisindeydi. 
Tıpkı benim gibi. 


14 Ekim 2024 Pazartesi

Fosilerinden bir zamanlar dünyada var olduğunu tahmin ettiğimiz dinazorlara ne oldu

Dinozorların neslinin tükenmesini; bir gök cisminin Meksika körfezine çarpıp dünya atmosferinin kirlenmesi sıcaklığın artmasına bağlıyorlar. sebebi de, toplu halde aynı dönemde ortadan kalkmaları.  Bu hep benim kafamı kurcalamıştır. Madem dinozorlar ortadan kalktı diğer hayvan ve canlılar nasıl hayatta kaldı. Bu sanırım Darvin ve Wallace'ın Evrim teorisinde gizli. Dinozor ve dev bitkiler karbon çağında ortaya çıkıyor, atmosferdeki karbonun azalması buna uyum gösterip Evrim geçiren canlıları hayatta tutuyor evrimleşenler yeni ırklar oluşturuyor. Örneğin kuşlar uçan dinozorların evrimleşmesi sonucu ortaya çıkıyor. Timsahlar, etobur dinozorların evrimleşmesi sonucu ortaya çıkıyor. Karada yaşayan diğer dinozorlar küçülerek sürüngenlere dönüşüyor, bazıları suya dönüyor semender, vatoz ve kiler balığı gibi. Bunlar dinozorlardan evrimleşerek ortaya çıkıyor. Evrimleşemeyip ortama ayak uyduramayan dev hayvan ve bitkilerin nesli tükeniyor, zamanla toprak altında kalıp bugünkü petrol ve kömüre dönüşüyor. Biz bunları kullanarak sanayimizi geliştirdik böylece atmosferi kirleterek karbon oranını artırdık. Bu da bizi yeni karbon çağına taşıyarak, Dinozor ve dev bitkileri geri getirebilir. Bu gün VOA'de bir makale okudum. 1500 yılda 610 kuş türü ortadan kalkarak nesli tükenmiş. Bu hep ortam şartlarına ayak uydurmak için Evrim geçirmeyen canlılar için geçerli bir şeydir.

4 Ağustos 2024 Pazar

Kardeş, kardeşe mevlit okutmazmış


Bir söz var; "Kardeş kardeşe mevlit okutmazmiş."
Bu söz tam babamın amcaları için söylenmiş. Ali amca daha ılımlıydı. Ama kıti Hafiz amca çok egoisti her şeyi kendine isterdi. Ufak tefek kısaboylu biraz esmer tenli, az konuşan bir adamdi. Yaşamayı çok severdi. Devlet ilk defa yaşlılara maaş bağlayınca kendine lacivert renkli takım elbise yaptırdı.
Küçük torunu Turan çarşıda okurken karısı onun yemeğini yapıyordu. O da lacivert elbisesini giyip çarşıda karısıyla birlikte yaşıyor, lacivert elbisesiyle ömrünün son deminde Şavşat sokaklarında volta atıyordu. 
Daha önce karısı, Artvin'de öğretmen okulunda okuyan büyük torunu Yaşar'ın yemeğini yapıyordu. Karısını görmek için ata erzak yükleyip gece gündüz 6 gün hareket edip geceleri açıkta uyuyarak yaşlığına bakmadan Artvin'e gitti. Otobüslerde çalışıyordu, neden öyle yaptı akıl almaz. Kısa olması nedeniyle kıti lakabı yakıştırılmıştı. Benim dedem Osman'i hiç tanımadım. Babam 5 yaşında ikin, 36 yaşında ölmüş.
Araziyi paylaşırken, Ucarmut mevki'indeki araziyi Ali ile Hafiz alıyor, ki bu arazi tiğipir bayırından sellerin getırdiği humusla besleniyor çok verimli, dereden de sulanabiliyor.
Dedem Osman'a Meşenin dibi mevki'indeki araziyi yeriyorlar. Tiğipirin gölgesinde kalan bu arazi soğuk ve verimsizdir. Bir bostan hariç sulama şansı da yok. Üstelik engebeli, düz yerinde de büyük bir kaya var. (Babam bu kayayı lağımla patlatarak çıkan taşla harmanın yol tarafındaki duvarı yaptı. (Duvar, fotağrafın alt kenarında görülen sirıklarla yapılmış çıtin altındadır.) Duvar son zamanlarda yer yer yıkılıp yolu kapadığı için, devlet yolu açmak için duvarı betonda kullanarak yeniden inşa etti. ) Dedem bu kayayı çıkarmak için uğraşırken bağırsaklarını patlatıp 36 yaşında ölüyör.
Öleceği zaman ninem kardeşlerini çağırıyor. Ölmeden görsün diye. Geldiklerin de dedem onların yüzünü görmemek için yattığı yatakta arkasını çeviriyor.
Arazinin iyi bir özelliği, eve yakın olması, arazinin ev tarafında kapı komşumuz malakan Mehmet'in ararazısı var ondan geçilerek gidilebiliyordu. Uzun boylu sarışın tenlı olduğu için, Rus malakanlarına benzediğinden bu lakap yakıştırılmıştı. 
Mehmet'in babası ölünce Mehmet, araziye geçilen yere taştan ev yaptı. Bizi araziye bırakmadı. Bir ömür boyu babam öküz arabasıyla köyü dolaşarak araziden erzak taşıyabiliyordu. Son zamanlarda mahkeme kararıyla yol yerini aldı. Ama artık arazı işlenmiyor, sadece otundan faydalanılıyordu.  
Arazide meyve bahçemiz ve bostanımız vardi. Babam son yıllarında tapusunu aldığı yolu da kullanamadı.
Küresel ısınma nedeniyle aşırı yağışlar ve seller dereyi derinleştimiş, karşıya geçilemez olmuştu. Sular idaresinden çapı geniş beton borular getirtirmiş, ama sağlında iş makinasi getirttirip boruları dereye koydurtturamamiştı. Öldükten sonra malakan Memet'in oğlu Mamza koydutturmuş.
Mahallemizin suyu, yaklaşık bir kilometre yukarıda Abramgil mahallesinde çıkan kaynak suyundan açıkta akan dere ile gelirdi. Dereye bir ahşap oluk konmuş, kaplara suyu bu olduktan doldururduk. 
Annem erken kalkar içme suyu olarak bakır güyümleri doldururdu. Hayvanlar da bizim evin yakınından akan bu derede sulanırdı. 
Derenin kuzey doğu tarafında mahallenin asırlık mezarlığı vardı. Ama mezarlık etrafında arazısi olan kişiler tarafından bir kaç metre işgal edilmişti. 
Araziyi paylaşması bitince kıti Hafiz, Ali'ye su Osman'ın yerinde kaldı, bizi suya bırakmaz demiş.
Bizim kapının kuzeyinde olan dere mezarlığa doğru üç parça halinde bölüşülmüş. Bize alt taraf düşmüş. Dedemde mezarlık tarafına bir ceviz ağacı dikmiş. Sert kabuklu (kirkit) olan ağaç halen hayatta. 
Derenin eve taraf olan bölgesını bütün mahalle hayvanlarını sulamak için küllanıyor. Açık göz, gözü toprakla doymayan kıti Hafiz, Ali'ye, Ali bu taraf senin mezarlık tarafı benim olsun demiş, uysal olan Ali de kabul etmiş. Mezarlık tarafı yüksek arazi idi. Mezarlığı da işgal edip Hafız burayı çitle çevirip erik ağacı dikti. Cevizin gölgesinde, ağaçlar fazla büyümedi. Meyve getirdiklerine de hiç şahit olduğumu hatırlamıyorum. Dereyle erikliğin zemıni arasında 1,5-2 mrtre kod farkı vardi. Elle su taşımanın dışında erikleri sulama şansı yoktu. Onun çitiyle bizim ceviz arasında 50 cm boşluk vardı. Ben buradan geçerdim. Bir gün gözü toprakla doymayan, kıti Hafiz koknar sırıklarla yaptığı çiti bizim cevize kadar çekmişti. Babam da çiti söküp sırıkları mezarlığa fılatmişti. Benımde orada bulunduğu bir sırada kıti Hafiz geldi sırığın birini alıp babama vurmak için kaldırdı dengesi bozularak sırıkla birlikte sıt üstü düştü. Babam koşup sırığın diğer ucundan yakaladı. Babam ona vurur diye Hafız tuttuğu sırığı bırakmıyor. Babam genç adam. Sırığı çekerek mezar taşları üzerinde kıt Hafiz'i sürüklemeye başladı. Bir süre sonra mahalleli gelip kavgayı durdurdu.
Hafiz ve oğlu Zabit öldükten sonra Zabitin öğretmen olan oğulları ahşap olan evlerini satıp köyü terk etti.
Köy babama kaldı. 
Devlet mahalleye demir boru ile aynı suyu kaynağından alıp, mahallenin ortasında çeşmeden akıttı. Böylece derenın önemi kalmadı. 
Babam Ali'nin oğlu Meydan'a bitişik tarlamız olan Maskara mevkisinde yer vererek deredeki onlara düşen araziyi aldi. Derenin ev tarafını duvar yaparak sel sularının mezarlık tarafındaki kıti Hafiz'in erikliğini götürmesini sağladi. Dere suyu şimdi bizim mezarlık tarafındaki cevizin kökleri altından akıyor. Ceviz devrildi devrilecek. Babam her seferinde duvarı mezarlık tarafına çekmiş, duvara cevizin üst tarafından toprak atmış. Burası derinleşince dereyi cevizin arkasından geçirme fikri kafasında canlanmış. 
Son yıllarında Bandırma'ya beni görmek için gelmişti. Amcası kıti Hafızın sağlığında ona yaptıklarının ocunu alır gibi davranıyordu. "Dereyi cevizin üst tarafından geçırecem" dedi.
Baba, orası yüksektir nasıl olacak o iş dedim. Bir kısmını yaptım dedi. Ama o iş için ömrü vefa etmedi. Ölüsü de orada çalıştığı yede çürümüş halde bulundu. Yanında da taş çıkarmak için kullanılan, iş aracı ağır bir levye vardı. Candarma suç aleti diye levyeyi çarşıya götürmüş, otopsi de suça raslanmayınca, daha sonra levyeyi, kız kardeşim Sevim'e verdiler. Şimdi dükkanda duruyor.
Öldüğü yeri görmek için gittiğimde derenin aktığı cevizin altını taşla doldurduğunu, cevizin üsttarafında hiç bir çalışma yapamadığını gördum. Derenin önünü açmak için cevizin altındaki taşları boşaltım şimdi cevizin gövdesi altı boş havada duruyor. Sadece mezarlık tarafındaki köklerle toprğa bağli. Babam yükü azaltmak için cevizi iyice budamış.